Benim bu kitabı tanıtmam lazım, ama sizin okumanız lazım değil. Hatta bu yazıyı bile okursanız rahatsız olabilirsiniz!
Fırtınaya Karşı GÜÇ KİMDE?
Eski dostlarımdan Ünal Bolat’ın çalışması. 432 sayfalık koca bir araştırma, didikleme, bulma, deşme, delme, pörtletme, oyma ve daha çok şey…
Kitabın her sayfasında;
..üstünde oturduğu pösteki tutuşmuş bir miskin gibi rahatsız oluyor insan!..
Yahu, sahiden;
..miskinler tekkesinde oturan ve oturan ve oturan ve oturan cüzamlılardan farkımız acaba kaç santim?..
Bugün yazmak istemiyorum başka…
Kitabı yazan söylesin benim yerime:
Fırtınaya karşı durmak zor…
Bu ilk değil ki arkadaşlar… Son da olmayacak… Çünkü, tarih boyunca bu topraklarda yaşayan kavimleri, dört bir yandan esen fırtınalar hep sarsmış durmuş…
Güçlü olan direnmiş gücü yettiği kadar. Aciz kalan fırtınaya karşı koyamamış… O gitmiş yerine ondan daha güçlü olan gelmiş…
Binlerce yıllık medeniyetler köprüsü olmuş şu gördüğünüz topraklar…
Bugün de yeryüzünde yaşanan bütün entrikalar, bütün sıcak ve soğuk savaşlar hep bu topraklara hakim olma savaşı…
Hiç düşündük mü?
Neden bütün entrikalar, bütün savaşlar, bütün krizler hep Orta Doğu ve Balkanlar’da patlar veriyor?
Neden dünya bir olup da bu bitmek tükenmek bilmeyen siyasi krizlere çözüm bulamıyor?
Sonra bizler, bu topraklara geldiğimizden beri niçin hep savaştan savaşa, cepheden cepheye koşmuşuz?
Niçin hep dünyada yalnızlığa itilmek istenmişiz?
Niçin bütün komplo teorilerinde, Anadolu hep satrancın “şah”ı olmuş?
Niçin herkes bizim “mat” olmamızı istiyor?
Niçin bir tek bizim ülkemizde fırtınalar metalleşiyor?
Bunca siyasi entrikaya rağmen, niçin içte ve dışta terör örgütleriyle uğraşmışız ve hâlâ da uğraşmaktayız?
Niçin onca yer altı ve yer üstü zenginliğine, onca genç nüfusa rağmen bir türlü ekonomik olarak rahatlayıp da “oh be” diyememişiz?
Her iki dünya savaşı dahil aklımıza gelen bütün savaşların çıkma sebebini; akla gelen bütün zenginliklerin kaynağı olan bu bölgenin hakimiyeti için çıktığını söyleyen Bedrettin Dalan da;
“Gördüm ki, Osmanlı’yı bunun için yıkmışlar… Gördüm ki, Türkiye Cumhuriyeti’nin düşmanları da işte bu sebeple bitmiyor, bitmeyecek” diyor…
…..
Sussan gönül razı değil, söylesen çare olmuyor… Yüreklere kan damlıyor gayri.
(Bu toprağa göz dikmiş kavimler, beşikteki bebesinin bile beyinlerine bu topraklara sahip olma fikrini yerleştirdikten sonra) Bir nesli mahvetmişlerdi… (Bizde ise dünü, bugünü, yarını bilmeyen nesiller yetiştirilerek) Bu nesli düşünce olarak iğfal ettiler… Öyle bir eğitimden geçirildi ki bu nesil… (istisnalar kaideyi bozmaz) Kendine ve benliğine yâr olan ne varsa kötü belletildi, düşman olan ne varsa yüceltildi…
Yargılamayan, sorgulamayan, ezberci, taklitçi, tüketici, takipçi bir model ortaya çıkartıldı…
Necip Fazıl’ın mısralarında yerini bulan bir yozlaşma tamamlanmak üzere…
Ünal Bolat’ın Güç Kimde kitabını (http://www.ilgiyayinlari.com) İlgi Yayınları basmış.
Tavsiye etmiyorum; okumayacak olanlara!..
Stop
Muammer Erkul
28 Mayıs 2006 Pazar