Güllü lokum [09 Eylül 2012 Pazar]


                                                                                             (İzmirlilere, 2006)

Ben orda olmayacağım. Ama sen yürü ve hep ışığı takip et…
Yürü hep. Güneş kızarıncaya kadar ve toprak bitinceye kadar, güneşe doğru yürü… Yorulacaksın. Yorul!..
Ama sonunda bir sahil bulacaksın. “Derdi aşk” olan adamı soracaksın ve oturacaksın;
..şahidim olanların yanına!..
 

Ölürsem de zaten onlara sorsunlar beni…
Soru bensem çünkü cevabı başkaları bilemez!.. Yine onlara benzer birileri yıkasın; yazıktır, yanar diye yabancıların elleri!..
Onlar gömsünler beni; bir tutam toz veya toprak karıştırarak, maya niyetine!..
Fakat… Önce…
Ben üstünde olsam da olmasam da; bir musalla taşının başına geçsinler, namazımı kılsınlar ve sakın ha yalan söylemesinler…
İyi bilen “iyi bilirdik” desin…
Deli bilen “deli bilirdik!..”
Hızlı yürü, geç kalacaksın; oturduğum son iskemle soğuyacak! Geç kalacaksın, çabuk ol; aşkıma şahit olanlar seni bekliyor… Ve seni bekliyor güneş; ağzını suya dayamış, çünkü iftara az var!..
 

Bir güllü lokum konuşuyor sanırım, dinlerken seni; renk, koku, rayiha… Lezzeti yayılır bütün hücrelerime, kelimelerinin…
Az sonra, kızartılan bir dondurma gibi… Üstüne güneş inen deniz gibi; ürperir, titrer, sarsılır içim: Zaman zamana, mekân mekâna, can cânâna kavuşur!
Ak karayla, gündüz geceyle buluşur…
Kordon’da bile olsan bir Sarıyer martısı döneer durur başında. Karadeniz’den gelen sular ağarıp ta geçer, Akdeniz’e doğru…
Bırak… Bekle… Önce o açsın orucunu… Önce güneşin dudağı değsin denize, sonra benim dudağım sana!..
Fakat sen durma. Gül tadında bir lokum gibi konuş, dinlet kendini. Anlat, bir kıtanın en ucunda;
..diğer kıtanın en ucunda duyup, görüp, aldıklarını!..
 

Böyle zıt ve uzak ve kimi zaman komik hallerde bile olsak, sen ve ben ümit kuşunun birer kanadı gibiyiz…
Renk, boy ve şeklen hiç benzeşmesek te; eşiyiz, benzeriyiz, aksiyiz birbirimizin!..
…..
Ayrı da olsak, farklı da olsak, bilirim ürperirsin her titreyişimde…
Bilirim, çünkü canım yanar;
..teleğinden bir tüy düşse!

Stop
Muammer Erkul
muammer.erkul@tg.com.tr
09 Eylül 2012 Pazar

6 yorum

  1. Nasıl bilirsiniz derlerse “iyi ve deli” bilirdim diyeceğim, sen ne diyeceksin?

    İLİRYA SEVEN

  2. Bir güllü lokum konuşuyor sanırım, dinlerken seni; renk, koku, rayiha… Lezzeti yayılır bütün hücrelerime, kelimelerinin…
    Tatlı yazı… T. teyzemi hatırlattı.. Belki de Onun gibi birine yazılmıştı…

    L.

  3. Böyle “güllü lokum” tadındaki bir yazı bi tek İzmirliler’e gönderilince, gel de fesatlanma!
    Şeytan diyor, git İzmir’i toptan yak anasını satıyım; ne İzmir kalsın ne de İzmirli!
    Sahipsiz kalan yazı da gelsin cup diye kucağına düşsün! Olur mu olur he;)
    Şu düşündürdüklerine bak be abi.
    Öyle yazının başında bi İzmirliler’e dersen olacağı buydu!
    Ha bi de, sen ölümden bahsetme demeyeceğim, bahsedersin çünkü ama
    ille bahsedeceksen başkalarının ölümünden bahset yav. Mesela benim ölümümden.
    Tamam ölüm hak ama sen daha çok yaşa inşallah, sana çoluk çocuk hepimizin çok ihtiyacı var..
    Nasıl bilirdiniz faslını da sen sağ salim atlatırsın inşallah. Bizler düşünelim halimizi.
    Öpüyorum yüreğinden lokum abim 🙂
    Kamil

  4. Bu yazının yazılmasına vesile olan güzel İzmirliler’e de, yazan gül kaleme de gönül dolusu teşekkürler.
    Lokum tadında bir yazı gerçekten 🙂
    Hicran Seçkin

  5. Oysa zor iştir İzmirde ”aşk’ı” yaşamak..
    Belki sarıyerden esen rüzgar’ı duyanlardır bundan müstesna…
    Ve sen;
    Rüzgâr ki, Dolaşır gül kokulu lokumlar ikramında bu zavallı şehri bereketlendirmek için.
    Üstelik ”deli” dedirtecek kadar Deniz’in dalgalarını tersine devirir…
    Ve sen;
    Uzaklardan nasıl görürsün bunu çıplak sevgililere hiç bakmadan?…
    Gül’ün kokusunu duymak, ve sarıyerden gelen bir martıyı seçmek yiğitlik ister bu memlekette…
    Oh ne iyi ya! Gelmeden gez dolaş götür lokumları o biçim… Gafletimizi vur yüzümüze böyle, olur mu?

Seher Altın için bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir