Günlük hayatta ve toplumsal ilişkilerde neşeli insanlar, hemen her durumda göze çarpar ve dikkat çekerler.
Neşeli insanlar, taşıdıkları bu özgün ve sosyal ayrıcalıkla durmaksızın pozitif ve keyifli dalgalar yayarlar ve bu dalgaların ortamındaki özel bir refleksle de ayrıca yine öne çıkarlar.
Neşeli insanlar, kahkahalar atabilen, gülebilen insanlardır ve gülmek onlara çok yakışır!..
Hangi ülkede, hangi ulusta, hangi ortamda olursa olsun; neşeli insanlar bu özelliklerinin getirdiği ayrıcalıkla, daha sağlıklı, daha girişimci, daha başarılı olmanın da bir anlamda sembolü olurlar.
Çünkü gülenler, gülmeye eğilimli olanlar, bunu bir yaşam biçimi olarak kabul edenlerdir ve o yüzden de hayat doludurlar.
Bir anlamda gülmek; sağlık, moral değerler, motivasyon, insan ilişkileri ve uzun hayatın da özetidir.
Dertlere karşı bir ilaç gibi de ifade edilebilir gülmek.
“Bir kahkaha, bir kilo pirzolaya bedeldir” benzetmesi yanlış bir ifade değildir.
“Gülmekten gözlerimden yaş geldi”, “Güle güle ölüyordum”, “Gülmekten mideme sancılar girdi” ve “Güle güle bir hal olduk!” gibi deyimler de, yine gülmenin bireye getirdiği pozitif enerjinin, heyecanın belirgin tanımlarıdır.
Evde, işte, ve toplumsal ilişkilerde candan ve içten bir gülümseme, kimi vakit bir çok sorunun bir anda çözülmesini ve barışı da beraberinde getirir.
Kuşkusuz gülmeyi, sürekli sırıtmakla karıştırmamak gerekir. Gülmenin de yeri, zamanı, mantığı ve doğası vardır. Neşeli ve güler yüzlü insanlar bu nedenle, dengenin ve zamanlamanın da ustalarıdırlar.
İnsan somurttuğunda, yüzündeki çalışan efektif kas sayısı yüzleri aşarken, gülen bir insanın yüzündeki efektif kas sayısı seksenleri geçmez. Bunu gözettiğinizde, bariz bir biçimde gülmenin ve güler yüzlü olmanın büyük bir avantaj olduğunu da görürsünüz.
O yüzden mizah ve fıkra terminolojisi, bizde büyük bir kabul görür ve bu iki özel kulvarda sayısız yazının, çizginin ve fıkranın kaynaştığını ve yoğunlaştığını görürüz. Bir açıdan mizah yazılarının, çizgilerinin ve fıkraların, gülmeye endeksli insanlar için yardımcı bir unsur, potansiyel bir doku olduğunu da rahatlıkla söyleyebiliriz.
Bununla birlikte demokratik de düşünmek zorundayız. “Canım, bizde gülecek hal mi kaldı?”, “Dokunsalar ağlayacak haldeyim!”, “Güleriz ağalanacak halimize!”,”Gülme komşuna gelir başına” gibi, sayısız negatifleri sırtlayanlar da olabilir.
O durumda ve bahsin bu yerinde, şu sorulabilir:
“Gülmenin yararları var mıdır?..”
Bunun cevabı kesinlikle “evet”tir.
Dilerseniz, şu ‘evet’in olumlu noktalarını da kısa kısa özetleyelim:
Örneğin gülmek, bağışıklık sistemini, vücudun direnç maddelerini kuvvetlendirir.
Stres hormonlarını frenler.
Masrafsız, reçetesiz ve yan etkileri olmayan gülmek; bütün organları güçlendirir.
Kahkahalar kalbi kuvvetlendirip, tansiyonu düzene sokar. Kalp bir an hızlı çarpıp, damarları genişletir.
Gülerken, vücut üç dört kat daha fazla oksijen alır.
Akciğerlerin nem miktarı azalır.
Bakteri ve virüslerin akciğere yerleşmeleri zorlaşır.
Gülmek 80 kası harekete geçirir. Bir dakikalık gülme, 12 dakikalık bir koşuya ya da 45 dakikalık bir gevşeme antrenmanına bedel olur.
Gülmek, endorfin hormonu salgılayarak (morfin gibi) ağrıları azaltır.
Çok gülenler iş yaşantılarında daha başarılı olur ve problemli durumlarda daha iyi çözüm stratejileri geliştirir.
Görüldüğü üzere, gülmek ve güler yüzlü olmak, azımsanmayacak kadar önemli bedensel ve ruhsal işlevlere neden oluyor.
O halde, hayatın günlük temposunda bu anlamda yer almanın, güler yüzlü ve neşeli olmaktan geçtiğini unutmamak gerekiyor.
Sizce gergin bir yüz, stres yüklü bir beden, her an patlamaya hazır bir ruh hali yerine, her şeye karşın gülmeyi, gülebilmeyi denemek daha kârlı ve kolay değil mi?
Yazımızı, başlığımızı finale taşıyarak bitirelim:
“Gülmek sana yakışıyor.”
Ozan Ayşirin
Stop
Muammer Erkul
03 Temmuz 2000 Pazartesi