Biri geldi…
Topladığı gazoz kapaklarından; onlardan kendisinde ne kadar çok olduğundan, onların dayanılmaz güzelliğinden; onları kazanmak için nasıl uğraştığından ve onları biriktirmek için ne kadar zamanda ne çok fedakârlıklar yaptığından bahsetti…
Yorum yapmadan;
…gülümsedi o!
Biri geldi…
Şişkin cepleri şıngır şıngırdı…
Ellerini daldırıp, misketlerinden birer avuç çıkardı ve bunların hepsini kendisinin üttüğünü söyledi…
Sonra onları avucunda ovuşturup kafalıkları, nişanlıkları; camları, plastikleri ve demir bilyeleri biribirinden ayırırken; kendisinin yapmış olduğu işin ne kadar zor olduğundan, herkesin bunu başaramayacağından bahsetti…
Yorum yapmadı;
…gülümsedi o!
Biri geldi…
Avuçlarında aynı boyda kartlar vardı; renk renk, çeşit çeşit…
Sinema oyuncularının tomarı ayrıydı. Futbol yıldızlarını da başka bir deste olarak ayırmıştı ve hepsini lastiklerle, iplerle sıkmıştı, dağılmasınlar diye…
Ceplerinden yeni yeni kartlar çıkarıyordu; bunlar filan takımın oyuncuları, bunlar filan ülkenin sinema yıldızları diye izah ediyordu… Ve her çıkardığı deste, dudaklarına yeni yeni gurur, mutluluk ifadeleri olarak yapışıyordu…
Yine yorum yapmadı;
…gülümsedi o!
Biri daha geldi…
Oturur oturmaz; ticaretten, kârdan zarardan bahse başladı…
Kazanmanın, her babayiğidin harcı olmadığından dem vurdu…
Cebinden bir kart çıkarıp kredi limitini söyledi ve bankanın, bu hakkı sadece kaç kişiye verdiğini söyledi. Onu yerine koyup bir diğerini çıkardı. Bu kartı ancak, bankadaki hesabında ne kadar para bulunanlara veriyor olduklarını söyledi… Birkaç kart daha çıkarıp toplam kaç kartı olduğunu, bunların ayda kendisine ne kadar kredi açabildiğini söyledi…
Çalışmanın tabii ki marifet olduğunu ama develerin de, eşeklerin de, öküzlerin de çalıştığından; yani asıl çalışırken kafasını da çalıştıranlardan sadece bir kısmının kendisinin geldiği noktalara doğru yaklaşabileceğinden bahsetti…
Sonra toplamış olduğu arsalardan, satın aldığı arabalardan… Ortaklıklarından, hisse senetlerinden, döviz hesaplarından, yeni paranın kendi işlerine katkısından… Apartman dairelerinden, yeni başladığı inşaatlardan… Sadece hangi marka elbiseleri ve hangi ülkenin ayakkabılarını giydiğinden, kol saatini nereden ve kaça aldığından… Kaç kişiyi bir anda işten çıkarıp, kaçını yeniden işe aldığından ve bunun kendisine ne kadar kâr sağlayacağını umduğundan…
Ve daha çook şeylerden bahsetti; ta ki ansızın kalkıp gidinceye kadar…
O, gene yorum yapmadı…
Öylece durdu… Dudağı inceldi, gözleri buğulandı, boğazını temizlerken sesi titredi…
Gülümsemeyi denedi, ama beceremedi…
…için için, ağladı o!
Stop
Muammer Erkul
20 Ekim 2005 Perşembe