Gerçekten bulunmak istediğim (ve şimdi çok önemli konumda olan) bir vakfın kuruluş toplantısına, arabamın anahtarını bulamadığım. Daha doğrusu iki saat kadar aradıktan sonra, üzerimdeki pantolonun cebinde bulduğum için katılamamıştım!
Anadolu’nun ortasında verilen bir yemek molasından sonra yerime oturmuş, kitabımı açmıştım ki; otobüsünü karıştırmış bir şaşkın adam gelip “yerinden kalkmamı” söylemişti. Üstelik ısrarcıydı, inatla beni kaldırmaya çalışıyordu. Sonunda muavin geldi. Beni indirip yandaki otobüse bindirdi ve indiğim otobüs benim geldiğim istikamete doğru gazladı!
…..
İkinci ders yılındaki sınavlarda en canımızı sıkan şeylerden biri; sene başında ezberlediğimiz, iyi de notlar kopardığımız konulardan tekrar soru çıkmasıydı. Çünkü muhakkak eksiliyordu bildiklerimiz, ve ezberlediklerimizi bile birkaç ay sonra hatırlamıyorduk.
Şimdi de, bazen ansızın ev telefonunu sorarlar insana, ya da arabasının plakasını sorarlar. Kimler hatırlar?..
Bir gün, aniden aklıma geldi; ürperdim!
Sarsıldım çünkü zaten bir zamanlar çoğumuz zorlanarak camiye gönderilen on küsur çocuktuk. Müezzin amcanın önüne dizilip o günkü ezberimizi vermeye çalışıyorduk. Sıramız gelinceye kadar dersimizi tekrarlıyor, geçince de sonradan okuyanların yanlışlarına kikirdiyorduk!..
Kızarıp bozarıyorduk yanlışımız çıktıkça. Bazen de gürültüye getiriyor, veya müezzin amcanın dikkatinin dağıldığı zamanlarda harfleri yuvarlayıp sıramızı savmaya çabalıyorduk. Adamcağız bizi okutmaya gönüllüydü ama dakikaları sayılıydı. Ne yapabilirdi ki; “geçtin, ama mutlaka tekrar edip pişirmen lazım” demekten başka?..
İşte aniden hatırladığım o günlerdi. Peki ama ezberlediklerim neden böyle bölük pörçüktü? Sanki her kelimede tereddütteydim. Fark ettim ki; bu kadar yıldır, hiç kimsenin önünde okumadığımdan ezberlerimi, yanlışımı söyleyen olmamıştı.
Neden böyle olmuştu, biliyor musunuz?
Çünkü “yanlışımı bulurlar”, diye korkuyordum!
İyi de. Zaten, eğer var ise yanlışım bulunsun da düzelteyim diye okumam gerekmiyor muydu bazı insanların önünde?..
Buraya kadar benim halime/çelişkilerime güldünüz. Şimdiyse kendi gururunuzu test etmenin zamanı. Bakalım kaç kişi, en az üç kişiye şu sözleri diyebilecek kadar yürekli, cesur olacak: “Ezberimdeki namaz surelerini doğru okuyup okumadığımı anlamam için lütfen beni dinler misin?..”
Korkmayın. Bunu söyleyince horlamıyorlar insanı. Hatta saygı duyuyorlar. Ama böylece çok hatamızı da düzeltmiş oluyoruz.
Kendimizi dinletmenin diğer faydası ise şu oluyor: Karşımızdaki kimsenin de gizli kalmış yanlışları varsa ortaya çıkıyor, çünkü siz sorunca o da size yüreğini açıyor.
…
Tavsiye: İçinde bulunduğumuz ayı bahane ederek yapın, deneyin bunu. Hazır şeytanlar bağlıyken gururun burnunu da aşağı çekmek daha kolay oluyor!
Stop
Muammer Erkul
31 Ekim 2004 Pazar