Hak edilmemiş yalnızlıklar [04 Şubat 2007 Pazar]

Ne farkı var?..
Ha Pamuk Prenses’in dudağına kondurulan öpücük; ha Frankeştayn’ın tepesine isabet ettirilen yıldırım!..
İki beden vardı yerde… İki de enerji; onları ayağa kaldıran!
Soru şu: Sen, hangisisin?..

Seninleyken geldi, biliyorsun bu yazı; bir şimşek çakar gibi, başımda!.. Veya seninleyken kondu, dudağımın üstüne; bir kiraz suyu gibi bulaştı!..
Ama yine de, bu yazı; “zaten sensin” dersem tuhaf olur, değil mi?..
…..
Benim yazılarımın “sahibi” olamaz aslında; isteyen çekip altına üstüne oturur!.. Kimi altını ısıtır aynı şeyle, kimi içini!..
Benim yazılarım yol üstündeki çeşmelere bağlı taslara benzer;
Bazısı ömür boyu su içer; kana kana, her geçişinde… Bazısı da “su içilen” su tasından tiksinir!..

Zavallılığım, zavallılığıdır yazılarımın. Ve yalnızlığım, onların yalnızlığıdır; hak edip hak etmedikleri bile sorgulanmayan!.. Yani, bir hıçkırık sesidir bazı satırlar… Ki, birer cam kırığı gibi içine saplanmalarının da, gene aynıdır sebebi!.. Bir üşümüş yavru kedinin kuyruğu gibi titrer kelimelerim, uzakta. İşte yine bunun için, eğilip alır insanlar yazılarımı ve basarlar göğüslerinin üzerine!..
Ve hatta, bu göğüsler ile buluşmalara aldanıp, beni “sapık” sanır, yine işte bu yüzden, birileri!..

Benim yazılarım; sahipsizdir!..
Uzakta, mavi-gri gözleriyle karşısındakini seçmeye çalışan o yavru kedi kadar… Ama görenlerin göğüslerine bastırmak istedikleri…
Benim yazılarım; sahipsizdir!..
Her isteyen tarafından sahiplenilebilecek, karanlığın içindeki yıldızlar kadar!..

Yolun bu noktasında önemi kalmıyor artık, yalnızlığının… Umursamıyorsun artık; cam bir tabut içinde yatmakla, küflü bir mahzendeki laboratuvarın pis masasında yatmak arasındaki farkı…
Umursamıyorsun artık; bir prensesin güzel vücudunda bulunmakla, açılmış mezarlardan çalınan organlardan dikilerek birleştirilmiş bir ucubenin içinde beklemek arasındaki zıtlığı…
Umursamıyorsun artık, seni ayağa kaldıranın ne olduğunu; bir öpücük ile mi, yoksa başına inen bir yıldırım ile mi doğrulduğunu…
…umursamıyorsun!..

Yazdıklarımın sahibi olsaydı eğer, ne yapardın düşünmemişken; sen hatırıma getirdin…
Yine sen hatırlattın; “yazmalıyım sadece”, durmadan…
Hak edilmemiş yalnızlıklarımda da!

Stop
Muammer Erkul
04 Şubat 2007 Pazar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir