Hani bir ân gelir… [27 Eylül 2000 Çarşamba]

Hani bir ân gelir…

Hani bir ân gelir… Ve söylenmez sözler söylenir olur!
…..
Hani bir ân gelir…
Mutluluk pembe bir ipek mendil gibi savrulur loş odada!
…..
Hani bir ân gelir…
Bir ân gelir…
Hani bir göz bir göze gelir.

Hani, öyle bir ân gelir ki;
En “gelinmez” yollarla en “varılmaz” yolların, senle ben arasındaki yarda boyun büktüğünü görürsün…
Bu yar; iki yâr arasıdır!..
Her yar iki yâr arasıdır!..
Ve üstelik;
Yaralar yara benzer,
Her yar yaraya benzer!
Yar başında duruşum;
Yâre nâraya benzer!…

Halbuki gök yerin…
Halbuki gök yarın…
Halbuki gök yârin içindedir bu mesafelerde!..
…..
Veya gök, mavi bir hançer gibi dalıvermiştir de toprağın içine; şimdi toprak, kendi içindeki kocca bir yarayı yâr bilmiş… Kendini parçalayan kooskoca bir yar başına türbedar olmuştur!!!

Halbuki hep…
Hep iki yârdır;
Bir yar başında duran…
…..
Her yar, yâri gördüğüm rüyadır!..

Yolun biri gözlerinden başlaar senden içeri gider; diğeri gözlerimden, benden içeri…
Bir yar oluşur her yârin arasında kalan boşlukta!..
Ben, yarın bir duvarı olup sana bakarım bu yandan… Sen yarın bir duvarı olur, o yandan bana bakarsın!..
Ve en derinimden gelip en derinine gidebilecek olan yol ile, en derininden çıkıp en derinime inebilecek olan gökkuşağı “bakışlarımızda” kopar!..
Biz, sarılmadıkça…
…..
Yarlar kaldıkça yârlar arasında!..

Hani bir ân gelir…
Ve söylenmez sözler söylenir olur!
…..
Hani bir ân gelir…
Mutluluk pembe bir ipek mendil gibi savrulur loş odada!
…..
Hani bir ân gelir…
Bir ân gelir…
Hani bir göz bir göze gelir…
Hani bir ân gelir…
Bir ân…
Bakışlar düğümlenir;
Bütün yarlar silinir,
Sıra söylenmezlere gelir…

———————————————————

Kızılderililerde; Yaşlılık ve Ölüm
* Ölüm hayattan ayrı birşey değildir; sadece ayrıymış gibi görünür.
* Gençleri övün, fakat yaşlılara güvenin.
* Yaşlılık ölüm kadar şerefli değildir. Yine de çok kimse onu ister.
* Ne dediniz? Ormanda hiç kurumuş ağaç ve yaşlı ağaçlarda ölmüş dallar bulunmamasını mı istiyorsunuz?
* Yaşlılık ne kadar zevkli bir zaman dilimidir?! Yaşlılar güneşli kapı önlerinde oturur, çocuklarla oyun oynarlar, derken uyuya kalırlar. Sonunda bir gün tekrar uyanmayıverirler.
* Vücut ölür. Vücut, sadece ruhun içinde yaşadığı mülktür. Ruh ebedî yaşayacaktır.
* Ölüler güç ve bilgilerini beraberlerinde götürmez, yaşayanlara ilâve ederler.
(Sihasapa, Hopi, Seminola, Pueblo, Huron ve Crow Kabilelerindendi…)

Ağustos çıkmazı
Beni koyup koyup gitme, n’olursun
Durduğun yerde dur
Kendini martılarla bir tutma
Senin kanatların yok
Düşersin yorulursun
Beni koyup koyup gitme, n’olursun
Bir deniz kıyısında otur
Gemiler sensiz gitsin bırak
Herkes gibi yaşasana sen
İşine gücüne baksana
Evlenirsin, çocuğun olur
Beni koyup koyup gitme, n’olursun.
*Atila İlhan

Sevgili için
Sevgili bir çiçek misalidir. Tıpkı onlar gibi saf ve mutluluğun kendisi. Tek farkları; çiçekler yalnız bir mevsim sevgili, dört mevsim mutluluktur…
Dün Karadeniz’i düşledim. Aynıydı her yönümüz. Çoğu zaman deli dolu, bazen bir çocuk gibi masum. Tek farkımız o kıyılarına, ben sana mahkumdum…
*Gönderen: Ediz Uzun

Stop
Muammer Erkul
27 Eylül 2000 Çarşamba

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir