Hayata devam sayfası… [08 Ekim 1999 Cuma]

Hayata devam sayfası…

Umut; hakikaten aç ve açık insanların gıdası. Dün, saniye saniye size anlatmaya, nakletmeye çalıştığım "canlı arama" çalışmasını bazı TV ve gazeteler verdi… Devam sayfalarında!
Fakat çoğumuzun idrak edemediği şu ki;
Devam sayfalarına sıkışan bu habercik, orda ay ışığı varken içinde ışık yakmaya lüzum olmayan çadırlarda yatan, "koyun sürüleri" gibi beraber yaşayan insanlar için bir nevi hayata devam sayfasıydı bu çaba!..
O yüzden böylesine heyecan vardı insanlarda…
O yüzden sabaha kadar bekleyenler olmuştu Mehmedali Paşa, Kavaklı caddesinin köşe başında.
Onları anlamak mümkün mü, bilmiyorum. Veya anlatmak…
Depremin üzerinden yaklaşık iki ay geçti. Çoğumuz çok şeyi unuttuk!
Evet… "Hayat devam ediyor"du elbette…
Ama;
Hayat bir yerlerde farklı bir şekilde devam ediyordu. Ve hâlâ da aynı şekilde devam ediyor!

"Nasıl yaşar"ından da önemlisi şu:
Nasıl düşünür o insanlar?
Düşüncelerinde ne olacak suç işlerler?..
Acaba SEN OLSAYDIN nasıl düşünürdün; şu an en mühim derdin, klozet sifonunun musluk ayarı olmuşken yine!..
Dünkü dostum, bana o mesajları gönderen F. Nihal Erkan, gittiği psikoloğu teselliye başlamıştı!..
Deprem çalkaladı duygularımızı… Hâlâ
da aynı duygularla yaşıyor çoğumuz.

Dün gece Nihal’e; "uyku tutmazsa yaz ve gönder bana" demiştim. Sabah bir sürü mesaj buldum telefonumda:
06-Ekim-99
01:49:38
Hâlâ çadırdayız. Güzelliklerde yaşıyoruz. Güzel dostluklar kurduk burda. Eve gitmeyi isterken şimdi o insanlardan ayrılacağım için üzülüyorum. Dostluklarımız…
01:55:50
… elbette sürecek. Ama şu an paylaştığımız ortamda, bizi bir araya getiren dehşetin verdiği olumsuzluklar sayesinde her şey çok daha anlamlı.
02:02:51
En çok eve girince ne hissedeceğimi merak ediyorum. Çünkü duvarları olan ve kapıları olan bir yerde yatmak nasıl bir şeydi, unuttum. Hatta çadır aldığımızın ilk…
02:07:57
… gecesi dahi uyuyamamıştım. Uzun süredir ilk kez tavanı olan bir yerde yatıyordum. Her şeyin normal olacağı günü çok özledim. Gelsin artık!..
02:29:15
İçim yıkık dökük. Neden oldu şimdi bu deprem?.. Oysa ne güzel yaşayıp gidiyorduk, hiç ölmeyecekmiş gibi!..
Düşünmüyorduk dünü, bu bugünü, yarını… Neden oldu, neden?..

06-Ekim-99
09:03:31
İbrahim Amca’yı hastaneye kaldırmışlar. (Komadaymış. Karaciğerinden rahat
sızdı, mikrop kaptı burda… Çünkü şeker hastası, tuvalet de uzakta ve o geceleri sık sık tuvalete giderdi, mikrop kaptı.) Burda tanışmıştık. Bazı geceler çadırkentin etrafını turlar, ben ona "aman ormancı" türküsünü söylerdim. Bu, aramızda sırdı…
09:09:19
Kimse benim türkü okuyabildiğimi bilmiyor. Sen de sakın söyleme… İbrahim Amca komiser emeklisi. Sert görünüşü var. Herkes ondan çekiniyor. Aslında öyle…
09:21:08
… dedem olabilirdi gibi geliyor… Kendimi "Devlet" ilan ettim!… Herkes de onayladı!.. Var olan devletten daha duyarlı olduğum için hak ediyorum sanırım.

06-Ekim-99
18:47:16
Mesele şu: Depremde çöken binada terörist vardı. Silah ve uyuşturucu da bulunmuştu. Kimse anlamasın diye, aramaya kılıf uyduruldu. Kalan silahlar çıkarıldı. Devam edi…
(Bina ilk çöktüğünde silahlar ortalığa dağılmış, herkesin gözü önünde. Şu an polis kordonunda ve yasak bölge oluşturmuşlar… Herkes de aynı kanaatteymiş..)

06-Ekim-99
22:34:22
Durum; son mesajım
da bahsettiğim gibi… Ben dantel öğreniyorum. Kendi başını yiyenler benimle uğraşıyor.
(- Meşhur çadırını anlatsana, enini boyunu… Tuvalet aynasını ve el işi panoyu nereye astınız?!..)
22:47:14
Çadır, bildik Kızılay çadırı (!) Ayna yok… Pano da… Eğer sevdiğim her şeyi getirirsem, eve dönemeyeceğim gibi geliyor. Özel olan her şey evde.

Geçmiş olsun İbrahim Amca, Mevlam sana şifa versin inşallah… Geçmiş olsun, sabrınız ve dayanma gücünüz çok olsun, Allah size güç versin ve yardım etsin, UNUTTUĞUMUZ İNSANLAR!..
Sizden haber aldıkça, okuyanlarımıza, kalbi sıcacık çarpan ve sizi ısıtmaya çalışanlara duyurmaya çalışacağım…

Son anda, yazımı noktalarken yeni mesajlar aldım ve ekliyorum onları da:
07-Ekim-99
00:33:36
Bilirsin, Türk insanının en büyük özelliğidir misafirperverlik. Çadırdan çadıra çay içmeye gidiyoruz. Gelecek güzel günlerden bahsediyoruz. Şiir gecesi dahi yaptık.
00:38:54
Bugün işyerinin duvarına; "Depremden bahsetmek yasaktır!" yazdım. İki kişi bir araya gelince konu deprem oluyor. Ağız tadında sohbetleri özledim. Bir de seni…
00:44:26
Yan tarafımızda, çadırda evlenmiş bir çift var. Onlara; "torunlarınıza anlatacak çok hikayeniz var" diyorum, gülüyorlar. Keşke onları daha huzurlu olacakları bir yere…

Çadırların arasından bugünlük bu kadar.
Unutmadığım ve unutulmamasını tavsiye ettiğim şu ki; onların da AYNEN BİZLER GİBİ BİRER İNSAN oldukları…
Ve onların, evden, ilaçtan ve ekmekten bile önce unutulmamaya ve ilgiye-sevgiye ihtiyaçları olduğu…

———————————————————

* Allahü teâlâ, çalışmayan gençleri elbette sevmez. (Hadis-i şerif)
* İlim öğretmek, büyük günahların affına sebeptir. (Hadis-i şerif)
* Hayâ, yani utanma, imanın bir parçasıdır. (Hadis-i şerif)
* Allah için tevâzû edeni, Allahü teala yükseltir. (Hadis-i şerif)
* Hizmet edene hizmet edilir. (İmâm-ı Şafii)
* Musibet zamanında dizini döven, sabır sevabından mahrum kalır. (Câfer-i Sâdık)
* Bütün kötülüklerin başı, fena arkadaştır. (İmâm-ı Gazâlî)

ŞİİR
Sonbahar katarı
Hızlandı katar, gitgide sıyrılmada sis,
Raylar geceden kalma karanlık iki iz…
Pek dalma gönül, sonrası mâlum bu yolun,
Boydan boya sonbahârı yırtıp gideriz!..
Bekir Sıtkı Erdoğan

Stop
Muammer Erkul
08 Ekim 1999 Cuma

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir