Haydi, kızalım!.. [06 Ekim 2002 Pazar]

Büyükleri "büyük" kılan; kendini küçük görenlere ikramda bulunmak, ve kendisine kızanlara iyilik etmektir belki… Ama bugün konuya öbür ucundan, yani "o" tarafından değil de "biz" tarafından bakalım!..
Şimdi, "kendini farkedemeyen" bir deniz feneri gibi çepeçevre bakın etrafınıza. Herkese ve herşeye, iyice bakın…
Ne görüyorsunuz, değil; "şunu görüyorsunuz" diyeceğim ve siz de; "a evet, onu görüyorduk" diyeceksiniz!..
Haydi bakalım… 

Hemen hemen herkes birilerinden birşeyler bekler… Kardeşler büyüklerinden, evlatlar ana-babalarından, memurlar amirlerinden, işçiler patronlarından, vesaire…
Hemen hemen herkes birilerinden bir şeyler beklerken, ne yapar?.. (Demin iyice bakmış mıydınız?..)
Konuşur!..
İnsanlar, birinden bir şey bekliyorsa, yanındakilerle; beklenti içinde olduğu o şahıs hakkında ko-nu-şur!..
Peki konuşur da ne söyler?..
(İsterseniz tekrar bakın!..) 

Kızarız!..
Birilerinden birşeyler bekliyor isek; kendimizi yüceltmek için midir, yoksa alacağımızı umduğumuz miktarın ihtiyaçlarımızı karşılamayacağını sandığımız için midir nedir bilmiyorum, kızarız…
Birileriyle konuşmaya-dertleşmeye başladığımızda da hep o kızgınlığımızın hararetini muhafaza eder ve aslında ikram beklediğimiz o kişiyi küçük görür-gösteririz…
Bu gerçekten şaşılacak bir gayrettir!..
Ama, durduramayıp kendimizi; asfalt üzerinde lastik izi bırakan vasıtalar gibi, aslında istemediğimiz ve sonradan uzun süre pişmanlığını yaşayacağımız yönlere doğru kayarız!.. 

Halbuki birinden birşey beklemek… Ondan bir şey ummak… Zihnen bile olsa kapısında dolanmak; onu kendinden büyük bilmektir!..
Ve her zaman, "büyük olanı iyi bilmek lazımdır" denemese bile;
Büyük olanın iyiliğini de bilmek lazımdır!.. 

Her babayiğidin harcı değildir ama, yine de sorayım: Konuştuklarımızın böyle olup olmadığını test edelim mi, ister misin?
Peki, tamam. Sen de kendi hislerini kontrol edersin…
…..
Beni affet!.. Çünkü senin bu yazıyı okuyacağını ve bu soruya "evet" diyeceğini biliyordum!.. Ama ben bunları bilirken, sen benim (bir-iki tanesi seni tanıyan) yirmi kişiyle konuşmuş ve bu yirmi kişiden toplam ellisekiz şikayet almış olduğumu bilmiyordun… Kimin kimden (ve senden) ne şikayeti olduğunu ve kimin kime (ve sana) niçin kızdığını tek tek söylememe lüzum yok… Ama inan ki bütün bunlar, aynen senin (kendi küçük görüp kızdığın kişiler için) söylediklerinin neredeyse aynısı!.. 

Sence de tuhaf mı bu?..
Hep birşeyler bekliyor insanlar… Ve her zaman da; hep küçük gördüklerinden ve kızdıklarından!..
Doğrusu ne olmalı acaba?..

Stop
Muammer Erkul
06 Ekim 2002 Pazar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir