Hayırlısı “nasıl” olsun! [27 Ocak 2008 Pazar]

Bazılarımızın işi neye benziyor biliyor musunuz?..
Misal ki; adam çıplak…
Değil toplum içinde giyecek, üstüne iliştirip sokağa, hatta kapısının önüne çıkacak bile elbisesi yok…
Ellerini açıyor ve yana yakıla yalvarıyor:
“Ya Rabiii, halimi görüyorsun…
Sonsuz hazinenden, bana ihsanda bulun!..”

Bitmez tükenmez bu gözyaşlarının ardından, bir de ne görsün;
Kudret-i İlâhî’den hakiki bir ihsân:
Gökten zembille inme deyimindeki gibi, şahane bir kıyafet iniyor kendisine… Öyle ki; ne soyundan gören olmuş böylesini, ne de boyundan giyen olmuş…
Tamamen örnek, benzetme, misal haliyle bu masal; hani mesel derler ya, öylesi… Hiç kimse kastedilmemiştir bunda lakin herkes de dersini çıkarabilir…

Önce bir heves koşuyor bu garip kişi elbisenin başına, sonra gözüyle süzüyor, elle tartıp bakıyor ve…
“E, iyi de, diyor… Bunun markası …….. değil!

Yarın yayınlandığı zaman, yazının tam burasını okurken hemen koşup aynaya bakacağım; acaba ağlıyor muyum, yoksa utanmadan gülüyor muyum, diye!
Evet, bir şeylerin peşinden koşuyoruz, hep… Çoğumuz… Hepimiz…
Fakat, sonuçla karşılaştığımızda acaba kalbimiz ne söylüyor?..
El açıp dualar ediyoruz, bazen gözümüz yaşlı, ama en çok da “hayırlısını” istediğimiz dualar…
Bazen de “pazarlık” boyutuna varıyor iş neredeyse;
“Ya Rabbiii, halimi görüyorsun, karnım aç ve üstüme örtecek kadar bile elbisem yok… Bana acı, şu gözyaşlarıma merhamet et, bana ihsanda bulun, ama vereceksen de yemek …….’undan, kıyafet ise ………’den olsun!..”
…..
Dili bile kontrol etmek kolay bazen, ama ya kalbi kontrol etmek?..

Okuyanlar bir kenarda dursun, bu satırları yazan bile şu durumun vahametini kavrasaydı; havuzun başında oturmuş, elini çenesine koymuş o meşhur düşünen adam heykeli taş keser ve bu satırların devamı yazılamadan kalırdı!

Ne kendime ve ne de bir başkasına sopa atmaya çalışmadım…
Sadece “neleri nasıl yaptığımızı” görmeye, göstermeye çalıştım!

…..

İKİNCİ YAZI:
Tatilinizi tebrik ederim, tuhaf lafını söyleyeyim mi ben de?..
Siz de bana deyin ki;
İş günlerini, çalışma günlerini, okuma günlerini, düşünme günlerini, yorulma günlerini, terleme günlerini tebrik etmedin de, tatil günlerimizi mi tebrik ediyorsun?..

Stop
Muammer Erkul
27 Ocak 2008 Pazar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir