Hikâyelerin hasreti [11 Mayıs 2003 Pazar]

Misketlerimiz nerde, bilmiyorum!..
Hatta, defterlerimiz nerde?..
Ya kitaplarımız?.. 

Evet, eskiden misketlerimiz vardı;
Oyunlar oynardık, kendimizi kaptırarak saatlerce… Hepimiz toplanırdık ve yuvarlanıp giderdik sanki, içine renk akıtılmış o cam küreciklerle birlikte… 

Evet, eskiden defterlerimiz vardı;
Duygularımızı yazardık, hatıralarımızı yazardık, hatta bize yazılanları yazardık kendi yazdıklarımızın aracığına, gizli gizli!..
Sayfalarını şöyle bir çeviriversek, gül bahçelerinin kokusu yayılırdı defterlerimizden, odamıza… 

Evet, eskiden kitaplarımız vardı;
Okuduğumuz, okuttuğumuz ve gene okuduğumuz özlemiş olarak…
Ama, içimizde dolaşan kelimeler bulunurdu bu kitapların içinde. En sade, ve her birimizin anladığı, ve bizi emen, bizi mânâ zirvelerine doğru çeken kelimelerle yazılmış olurdu bu kitaplar, ve sanki daha da eskilerde yazılmış veya tercüme edilmiş eserlerin peşine düşer, demirbaş kitaplara sahip olmaya çalışırdık.
Bazı odalar mis gibi kitap kokardı…
Kitap kokan odaların insanları ise; aydınlık kokardı!.. Ve bal damlardı her birinin dilinden. Otururdu insanlar diz dize ve dinlerdi ılık bakışlarıyla, konuşanı… 

İçine renk akıtılmış minik cam yuvarlaklar yok artık, onların peşinde koşmuyor çocuklar. Oturuyorlar beş saat hiç kıpırdamadan, beyaz bir camın karşısında, adına "oyun" denen şeyleri oynuyorlar.
Annelerse çocuklarını bir taraftan yediriyor, bir taraftan perhiz yaptırıyorlar!.. 

Sayfalarını karıştırınca gül kokusu yayılan defterler yok artık…
Tekrar tekrar okunan, tavsiye edilen, tamir edilip dikkatli açılması için tembih edilen, sonra tekrar okunup, anlaşılan kısımları tartışılan kitaplar da yok…
İskemlelerde-koltuklarda oturmaktan bi’haller oldu bize, şekillerimiz değişti sanki, her yanlarımız ağrımaya başladı, dinlenmekten!..
Dilimiz değişti… Zevklerimiz değişti… Kavrayışımız, yorulmayışımız değişti…
Peki, ya, acaba sizce; kafalarımızın içi ne halde?..
Ve siz, şu cümleden ne anlıyorsunuz?..
"Bye moruk çete kadar çav!.."
…..
Ne getirdi bunları aklıma, biliyor musunuz? Elimdeki şu kitap: Hasret Hikâyeleri…
İnce noktalarımı buldu ve yakaladı beni. Sanırım benim ince noktalarım; toplumun da ince noktaları zaten… İsmail Bilgin’in kaleminden çıkmış olan bu hasret hikâyeleri; çocukluğumuzdan itibaren hasretini çektiğimiz güzellikleri-hoşlukları hatırlattı bana…
Ve, eski kitaplarımızı hatırlattı; hani bizi anladığını anladığımız, ve de ne anlattığını anladığımız kitapları hatırlattı…
Babıali Kültür Yayıncılığı tarafından basılmış. (0212) 454 2165 www.bky.com.tr

Stop
Muammer Erkul
11 Mayıs 2003 Pazar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir