Hikâyesini dinle! [07 Temmuz 2002 Pazar]

Bu kadar kaset, kitap ve seminer bana hep ne dedi, biliyor musunuz?..
Şunu dedi: Kim olursa olsun… Konusu ne olursa olsun… Eğer yakınına "başarmış biri" gelirse, sakın kaçırma… Git, ve onun başarı hikayesini dinle!..
…..
Çünkü başarının sırları biribirine çok benzer… Eğitim alarak, pratik yaparak, veya hissederek bu sırrı çözememiş olanlar, başarılı kalamazlar!..
Neyi başarmış olursa olsun, başarabilmiş her kişinin bir başarı hikâyesi, ve işte bu hikayeden de öğrenilecek çok şey vardır!..
…..
(Geçen gün iyi ki rastladım Şenol Güneş’in basın toplantısına… Sonuna kadar, yaklaşık birbuçuk saat izledim. Bu konuşmanın, soru-cevap kısmı dahil kaseti çoğaltılırsa ilk müşterisi ben olurum…)

Başarıyı yakalamış çok insanı dinledim-seyrettim, dedim ya… İnanın bunların arasında her yaşta, her boyda olan vardı… Her dilden, her şiveden, her ses tonundan konuşan vardı… Ama bu durum dert olmadı hiç bir zaman. Çünkü, karşısındakiler (bizler) onun konuşmasına-şivesine değil, başarı hikâyesine bakıyorduk… Böyle olduğu için de, sıradan bir tercüman bile bütün problemi çözüyordu…
Yine bu kadar kişi arasında o kadar farklı ceketler giyen adamlar, öyle çeşitli kıyafetler giyen kadınlar vardı ki; hayret ederdiniz… Ama sanırım, sahnedeki başarılı kişinin BİLGİ VE TECRÜBESİNİ almak için iyi bir para ödediğiniz zaman, bir daha onun ceketinin hangi kıyafete benzediği… Oturduğu zaman neresinin görüldüğü… Hatta karşınızdakinin cinsiyeti, yaşı, tipi, inancı bile pek umurunuzda olmuyor… Olursa da giden sizin paranız, yiten-kaybolan alabileceğiniz bilgi oluyor!.. 

Başarı konusunda, hoşgörü konusunda, sevgi konusunda, insan konusunda, insanî davranışlar konusunda… Hatta "bayrak" konusunda(*) benim kadar çok yazan kim var, bilmiyorum…
Ama bunlar, belirli dozdaki vitaminler gibi "hazım" isteyen konular… Dişe dolgu yapar gibi, apandisiti alır gibi, bacağa protez, göğüse silikon takar gibi olmuyor!..
Sabrediyorsun; bir bahçıvan gibi…
Biliyorsun ki, buraya şu tohum ekilmeli… Titizlikle ekiyorsun. Suluyorsun, gübreliyorsun, yine suluyorsun… Vitamin veriyorsun, gene suluyorsun… Soğuktan, sıcaktan; doludan, yağmurdan koruyorsun… Susuzluktan da fazla sudan da koruyorsun… Darbelerden de, sevgisizlikten de koruyorsun…
Ve tohum çimleniyor!..
Seviniyorsun ve biliyorsun ki; İŞİN ŞİMDİ BAŞLIYOR!..
…..
Cümlesinin sonunu düşünemeyen, veya yazısının sonunda kendi cümlesinin başını hatırlamayan adam, böyle bir bahçıvanın sabrını nasıl anlasın?.. 

Şenol hocam, seninle başlamıştık konuya, seninle bitirelim… Güzel olan; her yaptığını yaptığın an herkesin anlamasını beklemiyor, ve gerektiği zamanlarda kulaklarını tıkamayı biliyor oluşundu!..
Yüreğimle söylüyorum ki;
(Biz konuşsak da) Sen, boşver bizi…
(Çalışmaya devam edip) Ümidimiz kal!..

——————————————————

(*) Şükürler olsun, son günlerde "bayrak" gönlümüzce gündeme geldi. Türk bayrağını koruma kanunu dahi gözden geçiriliyor artık. Sanırım yakında ay-yıldızlı kıyafetlerimiz de olabileceğinden göğsümüzdeki bayrakların çıtçıtlarına veya cırtlarına lüzum bile kalmayacak!..

Stop
Muammer Erkul
07 Temmuz 2002 Pazar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir