Hoş geldin bayram.
Serin bir gece daha düne gömerken kendini;
Beni, dudağımdan öpüşü gibi kahvemin…
Ve içimi ısıtışı gibi…
Hoş geldin.
Hoş geldin bayram.
“El kuzusu” bir koç bıçağa terk ederken kendini…
Ve terk edişlerin, “kavuşmalar” olduğunu hatırlatarak;
İçimi yakışı gibi…
Hoş geldin.
Hoş geldin bayram.
“Sükûneti susturmaya” paralarken kendini…
Kurulu saatlerin, korkmuş kuş sürülerinin çılgınca havalanışı, ve;
Son haykırışı gibi…
Hoş geldin.
Hoş geldin bayram.
Bitmez bir sevda ile zemine vururken kendini…
Zamanın; örse inen çekicin, aradaki çeliği aklından çıkarışı…
Beni mekâna çakışı gibi!
Hoş geldin.
Hoş geldin bayram.
Sonu olan âlemde sonsuzluğa gark ederken kendini…
Bir tas çorba, bir hırkanın saadetiyle, ıssız dağ başlarındaki loş odasında “Yaradan”ı arayan gözü yaşlı bir dervişin yalvararak;
Avuç açışı gibi…
Hoş geldin.
Hoş geldin bayram.
Tek sayfalık, ama ciltler dolusu kitaplar gibi okunmaya sunarken kendini…
İpek ipliklerden ince köklerini, çelik hançerler gibi kayalıklara saplayan minicik, minicik bir çiçeğin;
Dağlara baş kaldırışı gibi…
Hoş geldin.
Hoş geldin bayram.
Bitmez yolları dürüp, koydun heybene ve tıklattın kapımızı;
Gelişler kadar hoş geldin.
Hoş geldin bayram.
Bir bebeğin yüzünü gül bahçesine çeviren ilk tebessümler;
Gülüşler kadar hoş geldin…
Hoş geldin.
Stop
Muammer Erkul
20 Aralık 2007 Perşembe