Annelerinden, kızlarına doğru… Kızlarından, babalarına doğru… Babalarından, oğullarına doğru… Oğullarından, annelerine doğru… Hatta, bu mıknatısı dışından sarmalayan; torunlar ile büyükanne ve büyükbabalara "ılıkpembe" bir bakış açısı. (1)
… … …
İnsan olmak, diğer mahluklardan farklı olmaktır…
Bu fark ise; düşülen mutsuzlukları ve umutsuzlukları aşabilmek için, araştırma ve fikir üretme özelliğine sahip olmak, değil mi?..
Biz, bileşik kaplar gibiyiz seninle, biliyor musun?..
Bu, şu demek:
Senin “içinin yüksekliği” yerlerdeyken, benimki de çok yukarılarda olmuyor!..
Esirler, zincirlerle birbirine bağlanırmış eskiden.
Bu durumda kaçamaz, kurtulamazlarmış. Esir kalırlarmış, mutsuz kalırlarmış;
“Düşünmedikleri” zaman!..
…..
Bu ise, şu demek:
Ayaklarından birbirine bağlanmış olanlar, “elleriyle ve gönülleriyle” de biri birlerine kenetlendiklerinde; esaretten, mutsuzluktan kaçabiliyor, kurtulabiliyorlarmış beraberce…
…mutluluğa doğru!
Biz, “biz”in tutsağıyız!..
Ayrı yönlere kaçmamız mümkün değil…
Biz, birbirimize bağlıyız;
Farklı istikametlere doğru yol alamayız!..
Senin mutsuzluğundan ben mutlu olamam, ve benim mutsuzluğumdan da sen mutlu olamazsın…
Ayrılsak birbirimizden… Yani koparabilsek bile zincirlerimizi, kendi el ve ayaklarımızı kan-revan içinde bırakarak; aydınlık şehirlere varabilmemiz neredeyse mümkün değil.
…..
Yollar çamur, yollar karanlık, ve tehlikelerle dolu.
Üstelik mesafeler uzak…
Biz; “biz”i uyanık, ve ayakta tutmakla görevliyiz!..
Yani, başımızı döndüren bu dolambaçlar, ve yolumuzu şaşırtan karanlıklar içinde; “biz” olarak varma ihtimalimizin yüksek olduğu şehirlere “ben” olarak varmamız çook zor!..
Yol da zor elbette;
Ayaklarımızda sızılarla, ve kemiklerimize kadar saplanan soğuğuyla, prangaların!..
Elbiselerimiz bedenimize dar geldikçe…
İçimiz de bedenimize fazla geliyor!..
Ama insan…
İşte böyle büyüyor!..
İçimizdeki bir balona, habire “zaman” üfleniyor sanki; sıkışıyor içimiz!..
Kainatta bir yer işgal ettiğimizi biliyoruz. Ama her yerin başka birileri tarafından işgal edildiğini de biliyoruz!..
Öyle bir his ki bu;
Zaten dolu olan yerlere doğru şişiriliyoruz, kendi içimizden!..
…..
İçimizden, dışımıza doğru, ve dışımızdan da içimize doğru bastırılıyor da; Nisan ayının mücadelesini veriyoruz sanki, topraktan çıkmaya uğraşan çiçekler gibi!..
…..
(Ilıkpembe, devam edecek…)
Stop
Muammer Erkul
09 Nisan 2003 Çarşamba