Alışveriş yapmak üzere çarşıya çıktı Jeloğlan. Hava pırıl pırıl, insanlar kıpır kıpırdı… Yolun sağında, renkli şemsiyenin altındaki dondurma dolabını görünce iştahı kabardı. Bir an duraksadı, dondurmacıyla göz göze geldi… Sonra yürüdü ve köşedeki ekmek fırınına girip; sıcağın karşısında çalışmaktan terlemiş, beyaz önlüklü ve kolları unlu kürekçiye dedi ki;
“Bir külah dondurma verir misiniz?..”
Jeloğlan, yarın sabahki toplantıya, şu an ayağında bulunan ayakkabılarla gideceğini hatırladı. Baktı ki; toz toprak içinde kalmıştı ayakkabıları. Cilasının parlaklığı da tamamen gitmişti…
Başını kaldırınca bir taksi gördü. İşareti üzerine yaklaşan araba onun hizasına gelince durdu. Ön kapıyı açtı Jeloğlan, ve bir ayağını koltuğun minderine koyarken dedi ki;
“Hadi, boya bakayım şunları… Parlamazsa para vermem haberin olsun!..”
Jeloğlan’ın kaç sopa sonra aklı başına geldi, ben bilemiyorum. Ama günün birinde, kendisine şöyle dendiğini nihayet duydu:
“Sözün varsa, doğru kişiye söyle!..”
…..
Düşündü kendi kendine, ve hak verdi sopasını yediği adamlara…
Bugüne kadar kime kızsa gidip başkasına söylemişti, kimden bir şey isteyecek olsa gidip bir başkasından istemişti. Kimin bir eksiğini görse gidip bir başkasına söylemişti…
Bir kişi bile memnun değildi bu durumdan…
Eksiği olan eksiğini öğrenemiyor, noksanı olmayan ise başkalarının noksanlarıyla meşgul oluyordu… Peki ya Jeloğlan?.. Onunsa tamamen hayatı ziyan oluyordu…
Fakat anlamıştı artık; sözü fırıncıyaysa, fırıncının kendisine söyleyecekti sözünü… Nalbur ile problemi olduğunda nalburla konuşacak, manava gitmeyecekti…
Öğrendim artık, deneyeyim bakalım, dedi lokantada… Sonra seslendi garip:
“Hışt, huap!.. Kess’lenn bakalım şurdan bi pilavüstü!..”
…..
Dönerciye yeni bir paspas alacaklardı o gün… Ama lüzum kalmadı; çünkü Jeloğlan’la idare ettiler!.. Ve kapının dışında fazla suyunu sıkarlarken, şöyle dediler:
“Sözünü, doğru kelimelerle söyle!..”
“Arife tarif gerekmez” derler aslında… Ama, belki de o arif olmadığından Jeloğlan’a tarif gerekir!..
Söyleyeceğim sözler dünyanın en basit tarifidir… Ve ilk insanlardan bu zamana kadar değişmemiştir, ve kıyamete kadar da değişmeyecektir…
Bir kişi hakkında başkasına konuşmak; hiç kimseye hiçbir fayda sağlamaz…
Söylemen gerektiği zaman doğru kişiye söyle; ama söylerken de, uygun kelimelerle, yani doğru-düzgün söyle…
…..
(Not: Biz çocukken masallarda bir Keloğlan vardı… Ama sanırım, sözünü kime ve nasıl söyleyeceğini bilemediğinden, Keloğlan’ın “kel”i gitti, “jel” oldu!..)
Stop
Muammer Erkul
27 Kasım 2002 Çarşamba