Aaah, ki; pınar gözlerine benzeyen göz pınarlarımda içim…
İçimin tadı; yaşımın tuzu!
Yahut, gönlümün tatlısı; gözümün acısı!..
Düşünmekten korkarım;
Ya siliniverseydin yüzünden gölümün!
Ya farklı bir hayal, ya başka bir şekil, ya ayrı bir gölge düşseydi üzerine, gönlümün!..
Dökülseydi sevgin;
Suyu uçmuş denizler gibi boşalırdı içim…
…..
Eski bir gaz tenekesiyle dinmez gürültüler çıkaran meczuba dönerdim belli ki!..
Mülküm sandığım köşeden, gelip geçen herkesin yüzüne söylerdim de türkümü;
..kimseler duymazdı beni!..
Çekilseydi sevgin;
Kanadı kopmuş kuşlara dönerdim, havada!..
İşte o zaman da; bir afallayış ve bir çaresizlik mührü gibi çakılır, iz olurdum toprağa!..
Halbuki ben… Yürüdüğün çölleri koklayarak, sürmeye çalışırım izini…
Ve ben, senin, her damlasına talibim; terinin…
Anladım bir gün:
Cennete ve cehenneme giden yol da, kapından geçiyor!..
İşte bu, bütün mesele: Çağırışına uymak, davetine gelmek…
Cennet ve cehennem yolunun farkı da, ancak; adını bilmek ile bilmemek arasındaki kadar!..
Düşünmekten bile korkarım;
Ya çekiliverseydi, ya siliniverseydi sevgin?
Ya farklı bir hayal, ya başka bir şekil, ya ayrı bir gölge düşseydi gönlüme!
Stop
Muammer Erkul
27 Şubat 2005 Pazar