Kavrulmak, aynı ateşte! [29 Kasım 2009 Pazar]


Ben seni sevdiğimde de böyleydi gözlerin: Kömür koru gibi parlak ve zehir gibi sıcak!

Seni sevdiğim gün de titriyordum elini tuttuğumda ve ismimi senden duyduğumda…

Ben seni sevdiğimden beri annen ve annem, baban ve babam hep aynı insanlardı.
Dokunduk birbirimize: Sizler de bizler de bir elin parmaklarına benzeyen birer aileydik.
Sarılacaktık.
Birer parmak gibi bir diğerinin arasına, karışacaktık…

Ben seni sevdiğimden çok önce doğmuştu annen, Karadeniz’in dağlarında. Dediler ki; onun babası bir Gürcü kadından doğmuştu ve bir Laz kızını kaçırmıştı…
Babanın dedesiyse Fırat ve Dicle arasından hiç çıkmamış bir Kürt’tü. Kendi oğluna da, anası gibi bir Arap kızını gelin almıştı…

Aynı dili konuştuğumuz baban, bir kere bakıp yüzüme memleketimi sordu:
Üçüncü büyük dedemin Plevne Kalesini savunanlardan olduğunu ve Boşnak, Pomak, Makedonyalı gelinlerimizi anlattım.

Bakıştığımızda gözlerimiz ışıldasa da, soyağaçlarımızda kırılmış filizler, kurumuş dallar ve kurşun yaraları vardı!..
Büyük ateşlere oturtulmuş bir kavurma sacı edilmişti bizim için üç kıta!
Yüz yıldır, yandıkça en ortaya toplanan ve kendi yağında kavruldukça tekrar karıştırılıp dağıtılan insanların çocuklarıydık…
Hâlbuki aynı kökten beslenen, altı yüz yaşında bir ağacın dallarıydık.
Suçumuz ise;
..bayrağımızın kırmızı ve sancağımızın yeşil olmasıydı!

Ben seni gördüğüm zaman da titremiştim. Çünkü sen de bizlerle aynı ağaçtan kırılmıştın!
Sonra hepimiz ayrı yamaçların toprağına fırlatılmıştık!
Sen ve ben kurumayabilenlerdendik! Direndik.
Dedik ki: Biz, aynı ağacın dallarıyız. Aynı elin parmaklarıyız. Birbirimizi sevebiliriz ve birliğimizi bozmaya çalışanlar karşısında yumruk oluruz ancak!

Ey benim kor gözlü biber acım!
Ben seni, ilk gördüğüm günden beri sevdim; aynı göğün altında, ve aynı toprağın üstünde…
Ve aynı ateşin içinde!

Stop
Muammer Erkul
29 Kasım 2009 Pazar

10 yorum

  1. Bu kadar mı olur? Bu, bugüne kadar, bu konu hakkında yazılmış en güzel yazı benim için…
    Türk müsün, Kürt müsün, Çerkez misin, Gürcü müsün?
    Evet BİR AĞACIN, AYNI AĞACIN DALLARIYIZ…
    Bayrağımız kırmızı ve sancağımız yeşil…
    Yüreğime ışık, fikrime tercümansın ÜSTADIIIM!
    Kalemine, yüreğine sağlık…
    İki varsın…

  2. Ecdadımız Osmanlı gibi büyük bir ağacın yaprakları, dalları, çiçekleri ve meyveleri olduğumuz unutturulmuştu hatırlayalım. Meyvelerimizden tohumlar düşsün yeniden yeşerelim ama asla yok olmayalım, hele birbirimiz asla yok etmeyelim. Hiç ağaç dalsız, yapraksız, meyvesiz, çiçeksiz olur mu?

  3. Kavrulmak isimli yazınız biraz yavan kalmış gibi geldi bana…

  4. Bu konuyu anlatmak ancak bu kadar olur!..
    Bu yazıyı Başbakana ulaştırmak da borcum olsun!

  5. Halil bey siz daha önce hiç yavan yazı okumamışsınız anlaşılan…

  6. BAYRAĞIMIZ DALGALANDIKÇA TÜRK KALACAĞIZ, BAYRAĞIMIZIN ALTINA KİM GELİRSE GELSİN KARDEŞ SAYACAĞIZ.

  7. BU yazıya “yavan” diyen, “yavan” ın ta kendisidir bence!!!
    AKIN

  8. YORUMLAR HAKKINDA: 1

    Arkadaşlar!

    Herhangi birimizin beğenmediği bir fikri hepimizin beğenmek mecburiyeti olmadığı gibi; pek çoğumuzun beğendiği bir yazıyı da her birimizin beğenmek mahkumiyeti yoktur!

    Önemli olan açık yüreklilikle ve iyi niyetle fikrini söyleyebilmek ve seyrüsefere, birlikte yaptığımız bu uzun yolculuğa elinden geldiği kadar katkıda bulunmaya çalışmaktır!

    Ziyafet sofrasına oturursun; yemeğin tuzu birini hasta ederken bir diğerine eksik gelebilir… Veya unutulmuş bir şey olabilir sofrada; su yoktur misal, biri de etin üzerine sepelemek için kekik sorabilir…

    “Yaa kardeş sen ne acayip adamsın, bu çorba hiç nane ile birlikte yenir mi” denir mi?.. Hiç adama “yavan” denir mi?


    (devamı da var)

  9. YORUMLAR HAKKINDA: 2

    Şimdi, buradaki tartışmaya gelirsek; Halil bey, çoğumuzdan fazla kitaplar okumuş, çoğumuzdan fazla ömür yaşamış ve en önemlisi de “GERÇEK ADINI” zikrederek ve bizleri sevdiği için fikrini açıklamış bir kimsedir…

    Bir kere bu bile takdire şayan bir harekettir.

    Hiç böyle birine hakaret edilir mi?
    Misal: “Şu evini keşke pembeye boyasaydın” diyene hiç; “senin de boyun kısa” denir mi?..
    “Bu yolda arıza var, geç gidersin” diye seni uyarmaya çalışana; “bu kadar yemeseydin göbeğin çıkmazdı” denir mi?…

    Bu kadar uzun neden yazdığım anlaşılmıştır…

    Burada aynı yazının iyi, kötü kırk yorumu olsaydı problem değildi. Ama kritiği yapan kimse, neredeyse; “neden yaptın, bir daha ağzını açma ve sakın fikrini söyleme” diye suçlanmış olmasaydı bu satırları yazmazdım…

    Bu kadar uzun neden yazdığım anlaşılmıştır…

    Burada aynı yazının iyi, kötü kırk yorumu olsaydı problem değildi. Ama kritiği yapan kimse, neredeyse; “neden yaptın, bir daha ağzını açma ve sakın fikrini söyleme” diye suçlanmış olmasaydı bu satırları yazmazdım…

    Fakat demek ki o itham da yapılacakmış ki bu satırları da okuması gereken kimseler okuyacakmış!..

    Aynı fikirdeyiz, değil mi?
    :)Sevgiler daim olsun…

    Muammer

  10. Yavan muhabbetinde aynı şeyleri düşünmüşüz. Ses etmemiştim ama rahatsız olmuştum yorumlardan…
    Yazılarımızı okuyan herkes bize hayran olmak zorundaymış, şartmış gibi atağa geçilmişti.

    Yazdıkların toparlamış, güzel olmuş.
    Canıııım, sana bayılıyorum işte bu yüzden!..
    Sevgimmle

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir