Bu başında sevgi vardı, en sonunda yine sevgi olacak…
İnanıyorum!
…..
Öyleyse bizim yapmamız gereken;
Bu iki sevgi arasını yine sevgi ile doldurmak,
Öyle değil mi?..
Hımm, iyi laf!..
İyi laf da, bu laf;
Evinde seni bekleyenler varken, “kendini bekleyecek” başka birilerini de bul, demek değil!..
Bu laf, kendi elinde başı okşanmamış çocukların varken, SOKAK ÇOCUĞU SEVİCİLERDEN ol, demek değil…
Bu laf, henüz bir ay yıldızlı bayrağın olmamışken kendine ait, ve onu okşayıp katlamayı öğrenememişken, göğsüne boydan boya bilmem nere bayrağı çeken BAYRAK SEVİCİLERDEN ol, demek değil!..
Bu laf, kamera gördüğü an kadraj içindeki bütün uyuz köpeklere sarılmayı adet edinen, KÖPEK SEVİCİLERDEN ol, demek de değil!..
Bu laf; SAMİMİ OL, demek!..
Bu laf; geceyi gündüzden, siyahı beyazdan, yükseği çukurdan, gizliyi aşikârdan ayırmadan “sevgi” yağdıran “RAHMET” gibi ol, demek!..
Sevgiden yola çıktık, sevgiye doğru gidiyoruz…
Ama bu yolda önce kedi içimize doldurmalıyız ki sevgiyi, sevgiyle karşılanmaya ümidimiz olsun…
İnanıyorum tabii ki;
En başında sevgi vardı, en sonunda yine sevgi olacak…
Ve galiba bize;
“Bu iki sevgi arasını yine sevgi ile doldurmak” kalıyor…
Makyaj maskesi
Dünya bir güzellik salonu gibi… Hatta, dünya bir makyaj maskesi gibi!..
Vaktinin çoğunu güzellik salonlarında geçirip, kendilerine uygulanan makyajı silmekten ödü kopan geçkin kadınlar gibiyiz, çoğu zaman!..
…..
Ödümüz kopuyor kendimizi görmekten!
…..
Ve sormuyoruz bile şu soruyu;
“Acaba ben neye benziyorum?..
Ben aslında nasıl bir şeyim?..”
Tedbir
Bugüne kadar neler, neler konuştuk seninle…
Belki de dinleyen daha çok ben oldum. O kadar çok anlattın ki bana; ben, önümüzdeki yıllarda karşılaşma ihtimalin bulunan neredeyse bütün problemlere tedbir için düşündüğün hemen hemen bütün planlarını ezbere bilmekteyim…
Bilmekteyim, çünkü bir de bütün planlar biri birine benzer!..
Yani, bir senelik tedbirler, diğer bir senelik tedbirleri; on senelik tedbirler, diğer on senelik tedbirleri ve bin senelik tedbirler de, diğer bin senelik tedbirleri andırır.
Bir bakışta anlarsın sen de, değil mi; sefere hazırlanan bir yolcunun dağa mı tırmanacağını yoksa denizlere mi açılacağını?..
Buraya kadar hemfikiriz seninle de; işte tam burda “küçük” görünen öyle bir noktada ayrılıyoruz ki, ürperiyorum!..
Sen, belki de haklı olarak “ON YIL SONRA”yı düşünüyorsun… Ben ise ELBETTE haklı olarak “BİN SENE SONRA”sını düşünüyorum…
Öyle akıllısın ki;
GELECEĞİNDEN EMİN BİLE OLMADIĞIN on sene sonrası için insanüstü bir gayretle bütün tedbirleri almaya çalışıyorsun…
Ama bu arada benim;
GELECEĞİNDEN KESİNLİKLE EMİN OLDUĞUM bin sene sonrası için tedbir almama öfkeleniyorsun…
Neden?
İşte benim anlayamadığım bu…
Canında yanmak (!)
– Bu kadar kısa yazmasan!.
– Satır aralarını da okuyabildiğini sanıyordum…
– Ben bu güne kadar hep;
“Seni seviyorum, seni seviyorum, seni seviyorum…” okudum satır aralarında…
– Gördün mü, yanılmamışım!
– İnanamıyorum!..
Yanılmadığın; satır aralarından yazmış olduğun “seni seviyorum”ları doğru okuduğum için, değil mi?..
– EVET!.. Ama itiraf etmek zor, çünkü bu itiraf canımı yakıyor aynı zamanda.
– Biliyorum canım…
Canın yanıyor, yani “BEN” yanıyorum!..
İçinde!..
… Aslında, belki de acı olmazdı böyle, eğer alıp da o “gizli”yi koyabilseydin ortaya…
– Bilmiyorum… Belki!.. Ama duygularımı bu küçücük yere sığdıramıyorum.
– Biliyorum güzelim, biliyorum…
Sen şimdilik bu yazdıklarımla hasret gider, sonra gene yazarım.
Seni seviyorum tabii ki.
Stop
Muammer Erkul
16 Mayıs 2001 Çarşamba