Kim kalır ki susuz!.. [15 Ağustos 2004 Pazar]

Korkudan sararmış bir yaprak indi önüme, göç eden sürüden düşen kaz tüyü gibi… Bu teleğin her telinde bir satır, her satırında; fark edilecek derin manalar vardı…

…..

Çok üzülüyorum, diyordu…
Sanki bende, artık hiçbir şey eskisi gibi değil…
Sanki size yazmama bir şeyler engel oluyor…
Sanki bitiyor bir şeyler…
Sanki size yazarsam hata etmiş olacağım, ya da vaktiniz boşa gidecek gibi geliyor.
Bu evhamlarla araya zaman giriyor, ve bana yazdığınız satırlar hiç aklımdan çıkmazken, şimdi bazen aklıma bile gelmiyor… Sonra da çok üzülüyorum; ne oluyor bana diye…"
…..
Kimindi bu satırlar, ve kimdi yazılan?..
Hangi bal peteğinde kalmış arı iğnesiydi böyle can yakan?..
Kimdi bu; sevilen, sevgili, seven, dost?..

Bir rüzgâr esti. Aldı bu yel teleği, savurdu bilinmeze… Savruldu başım, içime sular döküldü; çünkü, bir cevap okudum gözümün perdesinde!..
"Zaman zaman olur böyle" diyordu…

Sonra, soruyordu:
Peki, senin bana yazdığın gibi, sana yazan yok mu?.. Veya sen yazmayacak mısın kimseye; sana yazacak kimseler arayıp bulmaya çalışmayacak mısın?..
Dağların başında bir çeşme gibiyken; hiç özlemeyecek misin, ince bir patikadan sana ulaşacak… Ve seni aştığında "sonraki" çeşmelere de kavuşacak olan yolcuları;
Hani sanki… Vardığı her istasyondan "önceki" istasyonu da geçmesi lazım olan trenler gibi!..

Kara trenleri yollar ağartır!..

Hava sıcak…
Yolcular susuz…
Sen, bulduğun güzellikleri "bildiğin kadar" öğreteceksin birilerine…
…..
Anlamadın mı;
Suyundan vermeyen kuyulara taze suların dolmadığını?..

Belki de bunun için; kuyuların ağzına birer kova bırakıyorlar ve birer havuz/yalak/suluk yapıyorlar hemen kenarlarına!..
Su; ihtiyacı olanlar içindir…
Kim kalır ki susuz, hayatta?..

Bilirim! Sıkıntılar basar, kavrulursun sanki çoğu zaman; içindeki sudan…
Gel, diyemezsin… Gelin, diyemezsin… Bende su var, su bendedir, diyemezsin…
Kaybolmuş buzağının annesinin memeleri gibi sızlaar, sancııır, acır için! Bir yanda yavru ağlar, diğer yanda anası!..

Su yanacak içinde; yansıın!
Tutuşacaksın; tutuuş!
İçin kavruldukça bağııır; anlaşılacak dilden çağır birilerini. Ve seninle tut onları, yumuşacık ellerinle…
…..
Çünkü yanında kalanlar;
Senden su içer!..

…..

BEYİT: Ali Osman yürür tende can gibi / Bir zeybek diz vurur; yüreğim titrer…
Düğündür her günü, kimse sevgili / Hakkı seven aşık kalplere girer…

Stop
Muammer Erkul
15 Ağustos 2004 Pazar

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir