Bitlensem, ve “bitlerim kadar bile sevmediğimi” söylesem şu İngilizleri,,, bunun sebebini yine sadece İngilizler anlar…
…..
Ama, Leydi Di’ye dokunmuş dantelleri “bir kerecik görebilmek” ümidiyle müzayede evlerinde koşturan….. İngilizlerden değil; İngiliz’i İngiliz yapan İngilizlerden bahsediyorum…
Bir diğer boyut ise şu ki; (hani hatıraları ele geçip yayınlanan) İngiliz casusu Hempher’in bile adını hiç duymamış insanlarımıza, “bu alçak herifle aynı serviste aynı görevi üstlenmiş beş bin arkadaşının” neler başardıklarını bir solukta izah etmek ne mümkün;
Gözlerimiz “çarkıfelek” gibi dönerken!..
Stop köşesi için biraz “tuhaf” kaçmamış mı bu ifadeler, diyen çıkacak şimdi…
Evet, bizim “Stop” köşemiz, 94 yazında yayına başladığından beri sevgiden, hoşgörüden bahseder durur… Hayattan bahseder, insandan bahseder, insan gibi insan olmaktan bahseder.
Ama bu demek; göz göre göre değerlerini satmak (veya satılmasına göz yummak) anlamına gelmez ki, ve gelmemeli…
Yani, hırsızı farkedip düdük öttüren gece bekçisi, insan haklarına ve insanlığa saygısızlık mı yapmış olur?..
Bu konuda insanlar açık açık kandırılmakta. Göz göre göre, yüzüne baka baka… Öyle ki; “bu kadarı da yalan olamaz, yalan böyle söylenebilemez” diyor insan, ama hırsızlar için yalan söylemek zor değil.
Televizyon programlarında, belediye otobüslerinde, köy kahvelerinde, altın günlerinde, meyhanelerde bile bunlar tartışılmakta artık… Çünkü bir gün “uzay dini” koyuyorlar milletin önüne, bir gün “ay tarikatı.” Bir gün “dinlerin hepsini, bir tek olan Allah göndermedi mi”, diye soruyorlar; diğer gün “üç tanrıya tapınan Hıristiyanlar da elbet cennete gidecek” diye tepiniyorlar…
İnsanlar kandırılıyor çünkü kandırılmamalarını sağlayan temel taşları sökülmüş duvarlarından.. Büyük geliyor çoğuna, çiğneyip parçalayamıyorlar bu lokmaları, çünkü azı dişleri çoktaaan sökülmüş ağızlarından!..
Peki, kim kandırılamaz?..
BİLEN!..
Farkındasınız, değil mi; dünkü yazıda hızım kesilmemiş, bugün yine “Diyalog Tuzağı” isimli kitaptan bahsediyorum…
“-Şimdi siz, Müslümanlar olarak bizim dinlerimizi de hak din olarak kabul edin, ama biz Hıristiyanlıktan sonra gelen dinleri kabul etmeyelim.. Çünkü bütün dinler tek kaynaktan gelir ama biz üç tanrıya inanırız!.. Ayrıca, sizin inancınızı içeriden çökertmeye çalışan görevli misyonerlerimize sevgi gösterip, Müslüman kalmanız yüzünden size yaptığımız kötü muameleler için de bizi hoş görün… İşte bunun adı; insanlar arası sevgi, devletler arası barış ve dinler arası hoşgörüdür…”
…..
Bu nasıl bir diyalog, nasıl bir hoşgörü?..
Ve buna nasıl inanabiliyor bazı insanlarımız, anlamak mümkün mü?..
Evet, mümkün;
Çünkü bir boş (veya boşaltılmış) kovaya ne koyarsan onu alır!..
Tamam, kapattım konuyu.
Bahsettiğim kitap, (yani Mehmet Oruç imzalı “DİNLERARASI DİYALOG TUZAĞI” Arı Sanat: 0212. 520 4151) orda bir yerlerde işte!.. Daha büyük bir yayınevinde basılıp her köşe başında bulunsaydı bence de iyi olurdu, bu benim de çok hoşuma giderdi, ama olmamış, ne yapalım… İhtiyacı olan arar bulur nasılsa, ihtiyacım olduğunda benim arayıp bulduğum gibi…
…..
(NOT: Pazar sabahı Galatasaray’da bir müzik CD’si gördüm… Satıcı;
“-Bunun 50 dolar olmasına neden şaşıyorsunuz ki, aynı CD ….’da 100 milyon lira” dedi!..
Zahmet olmazsa telefon açın da sorun bakalım, acaba bu kitap kaç paraymış..
Yukarıdaki telefonu bunu sormanız için yazmıştım…)
Stop
Muammer Erkul
16 Ekim 2003 Perşembe