Kim, neye layık… [23 Temmuz 2010 Cuma]


Bütün ömrü aynı duayla geçmişti:
“Allah’ım beni kurtar, diyordu… Layık olduğum hayat bu mu? Çaresizlik denizleriyle çevriliyim. Sıkışıyorum. Toprak ile bulutlar arasına sığamıyorum!..”

Gül ağacının pembe çiçeği, gübreliğin nazlı gelinciğiydi o. Fakat ister, kuru dalların kara dikenleri arasındaki bir avuç ve mis kokulu gül olsun… İsterse çöp yığınlarının tepesindeki, kırmızı yaprakları tiril tiril gelincik… Yerinin burası olduğuna asla inanmıyor:
“Ben buna mı layıktım, diyordu… Hayatım boyunca karşı kıyıları mı özleyeceğim? Ne zaman bir küçük tekne gelip beni kurtaracak?..”

Bir gün, en kararmış dağların arkasından beyaz bir at peyda oldu… Çocukluğundan beri havada sesinin yankısını, yerde ayak vuruşlarını duyduğu binek belki de işte buydu! Gözleri ışıldadı, içinde bir şeyler kıpırdadı. Bir an evvel gelsin diye ona doğru kollarını uzattı… Hayranlıkla birbirlerine doğru baktılar.

Karşı yamacın başında duran at ensesini dikti. Toprağı tırnağıyla kazıdı… Sonra beyaz yelelerini uçurarak ve sanki bir kayan yıldız gibi; kuyruğuyla boşluğa uzuuun bir ışıktan çizgi bırakarak, hayal gibi süzülüp geldi ve sanki tatlı bir rüyadaymış gibi, usulca önünde durdu… Prrrff, dedi soludu… Burun kanatları inip kalkıyor, teninin teri belli belirsiz buharlaşıp tütüyordu…

“Büyük şaşkınlıklar içindeyim ben, hayallerim yıkıldı, dedi… Basbayağı bir atsın sen! At gibi bakıyor, at gibi kokuyor, atlar gibi soluyorsun… Ot yiyor, otlarken başka çiçekleri kokluyor, su içerken burnunu suya batırıyorsun… Üstelik terlisin… Üstelik eyerin yok… Koşumların, dizginlerin yok. Ben nasıl senin sırtına biner de giderim? Ayrıca geç gelip beni beklettin ve üstelik gele gele sen geldin; bir beygir hayaliyle mi geçmiş hayatım?..
İnanamıyorum; ben sana mı, sana mı layıktım?..”

 

 

 

Stop
Muammer Erkul
23 Temmuz 2010 Cuma

 

1 Yorum

  1. Bazen, bazıları için “Kimse hak ettiği yerde değil”diye hayıflanır dururum.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir