Kirpinin pamuk yavrusu [31 Ocak 2008 Perşembe]

(Nazânıma mektuplar)

Anlamak istemeyene hiçbir şey anlatılamayacağını biliyorum…
Yine de yazıyorum. Çünkü bir gün, anlamayı seçeceğini umuyorum. Doğru tercihi yapmış olacağın o gün, işte bu yazının elinde olmasını arzu ediyorum!

“Peki, kimseyi kırmayalım; iyi ama, biz kırıla kırıla…” diye başlayan hezeyanlar yine senden mi geliyor? Kaç yıldır yazıyorsun da bana bunları, bıkmadın mı? Ve acaba bunca yıldır kaç kere kırdın beni; acaba kaç kere yapmayacak olduğun halde benden cevaplar istedin; acaba kaç kere böyle leş gibi itiraz kokan satırların yığıldı önüme…
Hiç duydun mu benden; “beni kırmalarının ve işgal etmelerinin sonu ne zaman gelecek” diye bir söz?.. Bak, işte yazıyorum senin için. İşte yine senin için, ömrümün sayılı olan saatlerini veriyorum; ama hayır, usanmıyorum…

Utanmıyor musun, dememi bekliyorsun şimdi sana, değil mi?.. Hayır, zaten utanma ve hatta sevin, çünkü ben bunları sana yaz-mı-yo-rum… Sen, bir gün sözlerimi anlamayı tercih edeceksin ya; işte ben “onunla” konuşuyorum!..
Bir yandan kusan, diğer yandan ishalini tutamayan, sümükleri sarkmış ve terden sırılsıklam bu hasta çocuk; sen değilsin ki!.. Ben, bir gün şu acayip mahlûkun içinden çıkacak olan dünya güzeliyle konuşuyorum!..

Kömür de karbon, pırlanta da…
Acayip mi bu?
Hayır, tuhaf olan; bu farkın sadece bir “tercih” olduğunu idrak edememek!
Neymiş kömüre yahut pırlantaya benzemek arasındaki fark? Neymiş?..
Tercihmiş!..

Şunu anlamıyorsun: Bir kirpi bile annesine tavşan yavrusu gibi yumuşak gelir…
Ben seni sevmesem, bunca yıldır uğraşır mıydım seninle?.. Şu gördüğün sen içinden, günü gelince bir elmas çıkacağından ve ışıklar saçacağından emin olmasam tel tel taramaya çalışır mıydım her dikenini; koparıp kafana çakmaz mıydım?..
Satır aralarındaki itirazın öyle bir kokusu var ki; tahammül mümkün olmazdı, eğer şefkat olmasa!

Biliyor musun, sana tahammül edemeyen bir tek kişi var şu dünyada:
Sen!..
Ve herkes senin yaptığını yapar!
Üç gün kendine “çok kibar” olduğunu söyle. Dene bunu… Üç gün kendine “çok anlayışlı” olduğunu, “çok yardımsever” olduğunu söyle… Dediğin gibi olacaksın!.. O zaman da herkesin senin gibi olduğuna şaşacaksın…
O zaman insanlar senin gibi olacak, ama zaten şimdi de insanlar senin gibi!
İnanamayacaksın, bir zamanlar var sandığın problemlerine… Çünkü havadaki nem çekildikçe ağrıları kaybolan romatizmalılar gibi neşelenecek, güneşi görecek ve güneş gibi gülümseyeceksin insanlara…

Üç defa iyi şeyler söyleyince kendine, eğer çevrendekiler iyi olmadıysa; otuz defa güzel telkinlerde bulun. Evet, kendine! Olmazsa üç yüz defa tekrar et, olmadıysa üç bin defa. Ama kendine…
Çünkü dert, etrafındakilerde değil senin. Kendinde…
Dünya insan dolu ve sen büyümektesin; “dünyadaki herkesi değiştirmek yerine kendini şekillendirmek” yönüne doğru!..

Sakın kaybetme, sakla bu mektubu. Çünkü şimdiki sen bir postacısın: Bunları iyice anlayacağın zamandaki sen’e ulaşıncaya kadar, bu mektubu taşımakla görevli!..

Stop
Muammer Erkul
31 Ocak 2008 Perşembe

1 Yorum

  1. Bu yazının benim için yeri ayrıdır, ve niceleri için… Bu yazıyla gittiğim birçok kirpi vardır elleri yürekleri bedenleri kömürler içinde kalmış. Kimi kırıldı bana ne ima ediyorsun dediler kimi anlamadı kimi sarıldı bu yazıya her gece yatmadan okuyorum dedi. Oysa ben kendi suretimi görmesem şu bembeyaz yazının içinde nasıl uzatırdım, gösterirdim elimle bu kirpi sensin aslında diyee…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir