Köklerim vardı;
Yapraklarım birer karış üzerindeyken başımın!..
Fakat, meyvelerim de vardı o zaman.
Belki de, meyvelerim asıl o zaman vardı!..
Köklerim vardı;
Koptu bazısı, kimi çürüdü…
Kesti pek çoğunu da insanlar…
Halbuki bir yavru gibi; emdikçe besleniyordum her kökümden, ve beslendikçe büyüyordum…
Şimdi, öyle bir yavruyum san ki; anasız, ninesiz, ebesiz, bibisiz…
Soğuk rüzgarlar donup yapışıyor her dalıma, ve her damla yaş buzdan birer hançer olup sarkıyor yanağımdan…
Yalnızlık; titremekmiş…
Titremekse; sensizlik!..
Her parmağım, henüz gözleri açılmamış birer minik kedi yavrusu gibi titriyor, kıvranıyor, sızlanıyor; sana doğru…
Dilim kurumuş ve kuruyan damağıma sürtündükçe hışırdıyor sarı yapraklar gibi…
Dedim ya, köklerim vardı benim…
Dedim ya;
Demez olaydım!
Belime kadar toprağa gömülmüşken; bilmediğim yerlere uzanıp, bilmediğim yerlerden dönerek beni besliyordu köklerim…
Aklım başımın, yapraklarım dallarımın bir karış üzerindeydi ama, büyüyordum… Ve büyütüyordum meyvelerimle insanları…
Köklerim vardı benim; karanlıkta yürüyüp, bulduğu aydınlığı bana akıtan köklerim vardı…
Bazısı koptu, bazısı kesildi, bazısı çürüdü, bazısı da kaybederek beni karanlıkta, kayboldu…
Şimdi, sen…
Bir sen kaldın; bana en uzakta, ama en ince kökümle beni emziren…
Bir sen kaldın, bir de gürleyen dallarımın mavi göklere hallaç pamuğu gibi bulut attığı zamanları anlatan bu sızlanış: Köklerim vardı!..
Yani… Hani… Sana söylemiştim ya bir zamanlar;
Bir uçurtma ipi gibi olduğunu!
Stop
Muammer Erkul
25 Kasım 2004 Perşembe