Konuş’ma’k!.. [29 Ocak 2003 Çarşamba]

“Seviyesi belli!.. İşte, benden ne kadar aşağıda” dedi buhar, büyük bir bulutun içine girerken… Ve devam etti:
“Bir de kokuyor ki sorma, yosun gibi,, iyot muymuş ne!..
Üstelik tuzlu, ıyyy!..
Rengi de var; derin kısımları lacivert kadar koyu, dibinde kum olan yerlerse uçuk mavi… Ayrıca kıpır kıpır, kıpır kıpır,, bi dur be!..” 

Yol arkadaşına dönüp;
“Şundaki hafifliğe bakar mısın” dedi yağmur damlası bir çiçeğin ince yaprağına konarken…
Dur, durak yok… Her zaman böyle kapkara suratıyla dolaşacak tepelerde… İyi ki attık kendimizi aşağıya, iyi ki kurtulduk elinden… Bu olgunluğumuzun ispatıdır!..
Biz bu çiçeğin kurumuş, güzel dudağına yapıştık şimdi. Ya o? Peki ya o?.. Şuna bak şuna, nasıl da karartmış kendini gidiyor!..” 

“Ben; içime biraz tuz, biraz su, biraz baharat, katılarak… İnce doğranmış sosis ile zeytinyağında pişirilmişim…
İncecik kabuğum kırılırken mutlu olmuşum; tavada birbirine karıştırılmış bu yiyecek harmanını kucaklayacağım, toparlayacağım, bir bütün haline getirerek lezzetine lezzet, besin değerine kıymet katacağım için…
Az sonra gözlere, genizlere ve damaklara şölen yaşatacağım!.. Mideler de bayram edecek…
Ama… Ama inanamıyorum!.. Ben hakikaten… Ben hakikatten şu tipsiz, şu koca popolu,, şu tüylü mahluktan mı geliyorum?.. 

Kardan adam, kardan adam olalıberi; bazen dağınık, bazen savruk, bazen yığın halinde duran şu uçuşkan kar tanelerinden nasıl olup da yapılabildiğini anlamaya çalışıyor…
“Düşünen adam” öööyle oturmuş orda havuzun kenarına, koymuş elini çenesinin altına, düşünüp duruyor;
“Ben nasıl oldu da o hantal, o biçimsiz, o sert ve soğuk kaya kütlesinden geldim?..” 

Her biri, sahip olduğu güzellik ve özelliklerin çoğunun, en azından kendi gen şifrelerinin onlardan geldiğini bile bile;
Buharlar, yüzeyinden yükseldikleri suyu beğenmeyerek konuşuyorlar…
Damlalar, altından döküldükleri bulutu beğenmeyerek konuşuyorlar…
Yumurtalar, içinden çıktıkları tavuğu beğenmeyerek konuşuyorlar…
Kardan adamlar, arasından toplandıkları yere serilmiş karları beğenmeyerek konuşuyorlar…
Heykeller, ortasından oyuldukları blokları beğenmeyerek konuşuyorlar…
…..
Peki, evlatlar…
Evlatlar, konuşuyor mu?..

Stop
Muammer Erkul
29 Ocak 2003 Çarşamba

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir