AŞÛRE GECESİ:
Muharrem ayının onuncu gecesidir.
Muharrem ayı, Kur’ân-ı kerîmde kıymet verilen dört aydan biridir.
Aşûre, bu ayın en kıymetli gecesidir.
Allahü teâlâ, birçok düâları Aşûre günü kabûl buyurdu.
Âdem aleyhisselâmın tevbesinin kabûl olması,
Nûh aleyhisselâmın gemisinin tûfândan kurtulması,
Yûnüs aleyhisselâmın balığın karnından çıkması,
İbrâhîm aleyhisselâmın Nemrûdun ateşinde yanmaması,
İdrîs aleyhisselâmın diri olarak göke çıkarılması,
Ya’kûb aleyhisselâmın, oğlu Yûsüf aleyhisselâma kavuşması ve gözlerindeki perdenin kalkması,
Yûsüf aleyhisselâmın kuyudan çıkması,
Eyyûb aleyhisselâmın hastalıkdan kurtulması,
Mûsâ aleyhisselâmın Kızıldenizden geçip, Fir’avnın boğulması ve
Îsâ aleyhisselâmın vilâdeti ve yehûdîlerin öldürmesinden kurtulup,
diri olarak göke çıkarılması hep Aşûre günü oldu.
Nûh “aleyhisselâm” gemide aşûre tatlısı pişirdiği için
müslimânların Muharremin onuncu günü
aşûre pişirmesi ibâdet olmaz.
Muhammed “aleyhisselâm” ve Eshâb-ı kirâm
“radıyallahü anhüm ecma’în” böyle yapmadı.
Bugün aşûre pişirmeği ibâdet sanmak, bid’atdir, günâhdır.
Muhammed aleyhisselâmın yapdığı veyâ
emr etdiği şeyleri yapmak ibâdet olur.
Din kitâblarının yazmadığı,
Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirmediği
şeyleri yapmak, sevâb olmaz. Günâh olur.
O gün, herhangi bir tatlı yapmak, tanıdıklara ziyâfet, fakîrlere sadaka vermek sünnetdir, ibâdetdir.
İbni Âbidîn, beşinci cild, ikiyüzyetmişaltıncı sahîfede diyor ki,
(Kirpiklere sürme çekmek sünnetdir.
Fekat, bunu yalnız Aşûre günü yapmak harâmdır).
Hazret-i Hüseyn “radıyallahü anh” o gün şehîd oldu diyerek,
mâtem tutmak, döğünmek de bid’atdir. Günâhdır.
Şî’îler, hazret-i Hüseyn için mâtem tutuyorlar.
Hazreti Hüseyni, hazret-i Alînin oğlu olduğu için, tapınırcasına övüyorlar.
Ehl-i sünnet ise, onu Resûlullahın “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” torunu olduğu için çok seviyoruz.
İslâmiyyetde mâtem tutmak yokdur.
Müslimânlar, yalnız Aşûre günü mâtem tutmaz.
Kerbelâ fâciasını hâtırlayınca her zemân üzülür.
Kalbleri sızlar. Gözleri kan ağlar.
İslâmiyyetde mâtem tutmak olsaydı, Aşûre günü değil,
Resûlullahın Tâifde mubârek ayaklarının kana boyandığı ve
Uhudda mubârek dişinin kırılıp, mubârek yüzünün kanadığı ve
vefât etdiği gün mâtem tutulurdu.
Hakîkat Kitâbevi Yayını
TAM İLMİHÂL
SE’ÂDET-İ EBEDİYYE
Sahîfe 359
.