Kırkambar (İngilizlerin Müslümanlığı ve Türkleri karalama gayreti)

 

Bakın hain İngilizlerin yaptıklarına!..
Allahü teala, bu sinsi İslam düşmanı, kibirli ve de zalim İngilizlerin şerrinden bütüm cümle ümmet-i Muhammedi korusun…
Bu arada, böyle hassas bir konuda gayet duyarlı davranarak, üç beş kuruş için kendilerinin ve isimlerinin kullanılmasına rıza göstermeyen, yazıda sözü geçen kişileri de tebrik ediyoruz.      
———————————– 

Maksat Müslümanlığı ve Türkler’i karalamak
Aykut IŞIKLAR
aisiklar@bugun.com.tr


Londra’da bir büyük gazetemizin yıllardır temsilciliğini yapan arkadaşım rica edince ‘hayır’ diyemedim.
İngilizler’in BBC’den sonra en güçlü TV kanalı olan Sky TV’nin belgeselci ekibiyle Levent’te bir mekanda buluştuk. Benden Bülent Ersoy‘un hayat öyküsünü yazmamı istiyorlardı. Hakkımda sıkı araştırma yapmışlar, pek çok kişiye sormuşlar. Akıl danıştıkları herkes de adres olarak beni göstermiş. Bülent’i ilk gününden beri tanıyan gazeteci galiba ben kaldım. İngilizler de aynen böyle söyledi. "İlk günlerini, bugüne gelirken yaşadıklarını, aşamalarını en iyi sizin bildiğinizi öğrendik. Senaryoyu sizin yazmanızı uygun bulduk.

İstediğiniz parayı da vereceğiz" dediler. Doğrusu hiç aklımda yokken böyle bir teklif almak hoşuma gitti. Hem parasal olarak hem de manevi olarak tatlı teklifti. Yine de gazeteci refleksimi unutmadım. Hemen sordum: "Neden Bülent Ersoy? Hayatı İngilizler’i neden ilgilendiriyor?" Yanıtları şu oldu: "Bülent Ersoy çok önemli bir kişilik. Müslüman bir ülkede, hem erkek hem de kadın olarak star şarkıcı olması çok ilginç geliyor. Hazırlayacağımız belgesel sadece İngiltere’de değil, bütün dünyada merakla izlenir" dediler. Yaptıkları işin çok ciddi olduğunu, yani magazin belgeseli olmadığını hissettim. Ama yapacağım o aşamada bir şey yoktu. Sadece, "Önce Bülent Ersoy ile anlaşın. Şayet kabul ederse ben bu senaryoyu yazmaya hazırım" dedim.

İngilizler TV’ciler Bülent Ersoy‘u bulmuşlar, memleketimizin şartlarına göre çok büyük bir telif ödemeyi kabul etmişler. Bunları öğrenince hemen işe başladım. Önce bildiklerimi yazacak, sonra Bülent’e okutacaktım. Son duruma tabii ki o karar verecekti. Ancak bu arada bir durumu tesadüfen öğrendim. Daha doğrusu bazı işyerlerinden beni arayıp sordular. Çekim yapmadan önce ismimi kullanarak izin alıyorlarmış. Buna şaşırdım. Daha senaryo ellerine gelmeden çekime başlamışlar bile… Üstelik Bülent Ersoy‘un hayatını ve sanatını anlatacağız diyorlar ama hiç alakasız garip garip yerlerde çekim yapıyorlar. Ve hepinizin ne olduğunu iyi bildiğiniz kişilerle röportaj yapıyorlar. Detay diye çekim yaptıkları yerlerin hepsi marjinal. Sıraselviler Caddesi’nde bir mekânın 5. katı, Galatasaray, Karaköy ve Üsküdar’da adı kötüye çıkmış hamamlar filan. İçime kurt düştü. İngiliz TV’cilerin ne yapmak istediklerini çok çabuk çözdüm. Meğerse kafalarındaki konu içinde Bülent Ersoy başroldeki figüran olacakmış.

Müslümanlığı ve Türk erkeklerini dünyaya kendi kafalarına göre göstermek istiyorlarmış. Tabii ben de kullanılıyorum bu arada. Bülent Ersoy’un hayatı diye kim bilir ne gösterecekler… Aynen Yılmaz Güney‘in son filmi Duvar veya o ünlü Duvarlara Karşı filmi gibi. Allah göstermesin böyle iğrenç bir filmde Bülent Ersoy oynasa, ben de jenerikte senarist diye gözüksem, ikimizi de taşa tutardınız. Ama haklı olarak… Düşüncemi hemen Bülent’e söyledim. Aldığı parayı kuruşuna dek iade etti. Hepsini kendi tarzında bir güzel kovdu. Ben de aynı şeyi yaptım. 

Aykut Işıklar

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir