Kuyruğumu seviyorum
Hepimizin bir “kuyruğu” var;
Ama hemen hemen hepimiz “kuyruğumuzun” farkında değiliz…
Ve kuyruklarımız ardımızda takılı!
Hepimiz mutlu olmak istiyoruz, değil mi?..
Ve hemen hemen hepimiz mutluluğu gaye edinmişiz.
“Maksat mutluluk” deyip, mutlu olmanın peşine düşmüşüz…
Peki, her kovalayan, mutluluğu yakalayabiliyor mu?
Mutluluk ne demek?
Hepimizin bir kuyruğu var…
Kedileri seviyorum,
Kedilerin de bir kuyruğu var!
Kedilerin eğlenmek, mutlu olmak için habire kendi kuyruklarını kovalamalarını da seviyorum; başları dönüp, yorgunluktan devrilinceye kadar…
Ama en sevdiğim ise; “birşeyler” öğrenmiş olan kediler. Bunlar, tecrübe kazandıkları için “artık” kuyruklarını kovalamayan kediler!
Artık baş dönmeleriyle yere devrilmeyen kediler!..
Çok hoşuma giden bir hikâye dinlemiştim.
Bu, elbette birer kuyrukları var olan iki kedinin hikâyesiydi…
Ve şöyleydi:
Kedinin biri diyor ki:
“Ben, hayatta iki sır öğrendim.
Birincisi; mutlu olmayı…
İkincisi; mutluluğun kuyruğumda olduğunu.
Ama dönüyorum dolaşıyorum, bunca kovalamama rağmen bir türlü mutluluğu yakalayamıyorum…”
Diğer kedi, arkadaşının gözlerine bakarak; “Haklısın, diyor.
Ben de hayatın iki sırrını öğrendim.
Birincisi; mutlu olmayı…
İkincisi; mutluluğun kuyruğumda olduğunu.
Ve biliyorum ki, ben dönüp dolaştıkça, koşup ilerledikçe mutluluk ardımdan gelecek!..”
Hepimizin bir kuyruğu var ve kuyruklarımız ardımızda takılı…
Ama hemen hemen hepimiz “kuyruklarımızın” farkında değiliz ve neden arkamıza takılı olduklarını düşünmüyoruz!..
Ben mi?
Ben “kuyruğumu” çok seviyorum.
Ya siz?..
——————————————————
Posta Kutusu
– Sanki yazıyı ben yazmıştım –
Yazılarınızla 1996 yılında tanıştım. İlk okuduğum zaman sizin yazınızı çok şaşırdım. “Allah Allah, dedim. Ben böyle bir yazı yazmış mıydım?..” Sanki yazıyı ben yazmışım gibi sıcaktı. Böyle bir yazarın olduğuna inanamıyordum. Yani sizin gibi sıcak, içten, doğru bir yazarın olacağına. Bazen yazılarınızı anlamıyorum. Her sabah gazeteyi elime aldığımda hemen sizin köşenize bakıyorum, bazen bana cesaret veriyorsun, bazen akıl, bazen umut… Teşekkür ederim.
Emine Mercan-Tokat
Şiir
Uykuda dün gece canûm gibi
canân gördüm
Ten-i efsurde de kalkup eser-i
cân gördüm.
Sultan II. Murad
Ağlatan mektup
Merhaba Muammer Abi ve Sevgi Ailesi. Size buradan kalpler dolusu sevgiler. Ben Mustafa. Nasılsınız? Temennim her zaman iyi olmanızdır. Çünkü siz iyi olacaksınız ve Sevgi Ailemizin fertleri de iyi olacak.
Bu aralar biraz dağınık vaziyetteyim. Son günlerim oldukça yoğun geçti, yoğunluk duygusal olarak. Galiba ondan. Böyle durumlarda ilk siz aklıma geliyorsunuz, ben de mektup yazarak rahatlıyorum. Sıkıntılar paylaşıldıkça azalıyor, sevinçler paylaşıldıkça artıyor… Şaka maka askerlik de ilerliyor. Bir problemim yok.
İki hafta evel izne giderken kimseye haber vermedim, bir sürpriz yapayım dedim. Bizim işyeri şehrin girişinde. Otobüsten indim. Beni görenler şok oldu. Bunlardan biri de İ… idi. Odasına girdiğimde inanamadı. Biraz konuşabildik. Bu arada sizin yazılarınızdan hazırlamış, onları verdi. Sonra eve gittim, iki güzel gün geçirdim.
Dönüşüme saatler kala bir arkadaş, H…’yi aramamı söyledi. Aradım!.. Haberi verdi; önceki gün sözlenmiş… Bendeki yazılarını istiyordu. Ne diyeceğimi bilemedim, dilim tutulmuştu, sadece tamam, diyebildim. Aramızda herşey bitmişti ama yine de çok üzüldüm. Ayrıca sırf beni unutmak için ilk teklife evet dediğini düşünüp kahroluyorum. O geceki nöbetimizde 2 saat boyunca ağladım. Ona yazdığım yazıların bir tanesinin aslını size gönderiyorum. O yazıyı okudukça üzülüyorum, en iyisi bende olmaması.
Şimdilik bu kadar, Allah’a emanet olun. Sevgiler kere sevgiler.
M.K.K.
Muammer Erkul
12 Haziran 1999 Cumartesi