Parmaklar çalışır, gözler bakar, kirpikler kırpışır, dil oynar, dudaklar hareket eder… İnsanların çoğu, “gördüğüne” göre hüküm verir; çalışanlar ve çalışmalar hakkında! Adımların atıldığını, dilin oynadığını, parmakların tuttuğunu görüp işi anlar…
Organlar bir vücudun içinde nasıl çok ve çeşitliyse; cemiyet içinde de insanlar öylesine çok, çeşitlidir: Bazıları kulaklar gibi; bazısı eller, kollar, bacaklar ve parmaklar gibi… Akciğerler gibi olan insanlar da vardır toplum arasında ve aynen ciğerlerin yaptığını yaparlar. Böbrek gibi olanlar vardır; böbreklerin işini yaparlar… Çok nadir olarak; karaciğer gibi ve kadar önemli olanlar vardır ki; ne ortalarda görülürler, ne de çalışmaları duyulur. Ama yokluğuna asla dayanamaz beden!..
Ve yürek vardır… Kalbin kuvveti, yüreğe bağlıdır. Tıkansa, değişse bile “kalb” denen kuvvet yine/yeni yüreğe bağlanır…
Toplum içinde çok insanlar vardır; köylerde, dağlarda, şehirlerde… Okumuş, eğitimsiz, paralı, fukara, genç, ihtiyar, kadın, erkek çok insan…
Peki, cemiyette toplanmış bunca insandan acaba hangisi, vücudun hangi organına benzer? Bilmeyiz! Birazdan çöpe atılacak saç kılları kadar bile hayatî kıymeti olmayanlara lüzumundan fazla değer veririz. Çünkü bakarız ki; yıkanmış, boyanmış, süslenmiştir ve çok da havalıdır bunlar. Kıymetli olanı onlar zannederiz!..
Bazen de bir karaciğerin vücuda lüzumundan daha fazla topluma lazım bir insan geçer yanımızdan ve sessizce gider, farkında bile olmayız!
Hatta sık karşılaştığımız insanlardandır bazısı. Beraber yaşarız bazılarıyla… Bazen babamızdır, bazen kocamızdır, karımız, evladımız, bir akrabamız, arkadaşımızdır veya komşumuzdur… Bilmeyiz fakat bu bilmeyişimizin suçu; “bilinmeyende” değildir!
Onlar sessizdir, gürültüsüzdür, diğerlerinden ayrılmazlar. Gören bir göz değil ise bakan, fark edilmezler. Belki kıymetli olmalarının bir sebebi de budur…
Stop
Muammer Erkul
09 Mart 2008 Pazar