Psikoloji gerçek bir silahtır!..
Onunla, dürbünlü tüfek gibi “nokta” vurmak da mümkündür… TNT kalıbı gibi bir binayı uçurmak da mümkündür… Biyolojik silahlar gibi sirayet ederek yayılan bir toplumsal yok ediş sağlamak da mümkündür… Veya Hiroşima’yı “patlatmadan imha etmek” de mümkündür!..
Psikoloji, deriin ve geniş bir konu.
Psikolojik taarruzların panzehiri, zırhı ise nedir biliyor musunuz?..
İnanç!..
…..
Bu kelimenin iki anlamı var. Birincisi; mukaddesat namına hatıra gelen ne varsa kabul etmek, sımsıkı sarılmak, elden geldiğince uygulamaya çalışmak ve gönül aleminde buna bir yer açmak…
İkincisiyse; bir hedef belirleyip, başarıyı sankı gözünün önünde görüp, sapmadan ve vazgeçmeden, sonuç elde edilinceye kadar durmadan ilerlemeye devam etmek, kendine güvenmek, ve bütün bunların aksamadan olacağına olmuş gibi inanmak; çıkması muhtemel problemleri, engelleri de aşacak gücü kendi damarlarının içinde hissetmek…
İnanç kelimesi çok daha farklı cümlelerle ifade edilebilir, ama neticede özü budur.
Şimdi, bir zehirden ve onun panzehirinden bahsettikten sonra; millet ve memleket olarak yolumuzun ilerisindeki bir kaygan(laştırılabilecek) noktaya bakalım…
Ne Tayyip Erdoğan tesadüfen geldi buraya, ne de Abdullah Gül. İşte güzel olan budur. Ama, tehlikeli olan da!.. Çünkü bir seneye kalmadan işte bu “heyelan bölgesi”nin ısrarla ıslatılmaya başlanacağından endişe ediyorum. Konuya dahil olanların şimdiden uyanması gerekiyor.
İnkarı kabil değil; İstanbul’a bir “şehir”, ve İstanbulluya da “şehirli” olduğunu tekrar hatırlatan, işte yine bu ekipti…
Ama başkan olarak sevilen Tayyip Beyin tekrar seçilmeyecek olması çok kişide derin endişeler uyandırmıştı; kalanlar hizmete devam edebilecek mi, diye… Ülke olarak “isme” konsantre olmaya alışığız. Ama o zamanlar, İstanbul için bunu böyle düşünenler yanıldık; ki, bu ne güzel bir yanılmaydı!..
Demek ki oy toplayan bir lider, istediği zaman; kendisi gitse bile tıkır tıkır çalışabilecek bir sistem, ve bu sistemi işletebilecek bir ekip kurabiliyormuş. İşte artık bunu gördük…
Şimdiyse durum birazcık farklı. Çünkü “ince” bir fay hattı geçiyor “yeni durumun” altından!.. Kırılır mı kırılmaz mı, kimse bilemez. Ama bunun var olduğunu hep hatırlamak, hiç unutmamak lazım!..
Birileri gibi tombaladan çıkıp da memleketin başına tebelleş olmadı ikisi de. Aksine, Erdoğan da Gül de (alnına kadar) çamura batmış siyaset hayatımızın üzerinde doğan, pırıl pırıl açan birer isim oldular…
Ama şu “yasak” konusunu, yakın zamanda birilerinin ısrarla “kaşımaya” başlayacağından kimsenin şüphesi olmasın… Henüz görülmese bile, bana öyle geliyor ki; bu yasak ipinin çekilmesinden daha da tehlikeli olan; salınmasıdır!.. Yani salınacağı zamandır!..
Yani bu lastikli ipin iyice gerildikten sonra salınacağı zaman, birilerinin elinde koz olabilir!..
(Bu mühim konunun devamını da
okumanızı tavsiye ederim.)
Stop
Muammer Erkul
20 Kasım 2002 Çarşamba