Leylekler sevinç getirir [26 Mart 2010 Cuma]

İşitmiştim; “Kıbrıs adasında, leylekler Türklerin çatılarına yuva yapıyor” diye. Sonra da; bu hayvanların Türk ile Rum’u birbirinden nasıl ayırdığını düşünmüştüm…
Bu mümkün olabilir mi; leylekler acaba insanları milliyetlerine göre ayırabilir mi?

Bir leylek gördüğünde sevinmeyen, heyecanlanmayan acaba kaç kişi vardır?
Göç zamanı takvimlerde yazılıdır. O günlerde “leyleği havada görmek” ve böylece o sene bol seyahat etmeyi umarız. Harfleri sökerken [“L” Leylek] diye çoktan ezberlemişizdir. Hatta çoğumuz bir leylek gagasında getirilmişizdir anneciğimizin koynuna! Anlamak zordur; hemen hastalanan bebekler, onca rüzgâra nasıl dayanırlar ve leyleğin gagasındaki bohça nasıl çözülmez ve şu sevgili leylek nasıl yorulmaz…
Fakat, evdeki büyükler söylemiş ve leylekler yapmışsa doğrudur, bunlar hiç sorgulanmaz. Misal olarak; Afrika kıtasının ortasından iki üç hafta uçurularak getirilen bebekler neden zenci değildir?..

Leylekler, sanki umutların tükendiği bir anda çıkıp geliverirler. Onları görünce baharın yaklaştığını, soğukların azalacağını hissederiz. Uzaklardan geldikleri için onlara âdeta “hacı” gibi hürmet ederiz…
Leylekler sevinçle gelir, leylekler sevinç getirir…
Tarlalarımıza inerler, çatılarımıza konarlar ve bizler, yani Müslüman çocukları hep tembihleniriz: “Hayvanlara zarar vermeyin, günahtır. Canlıların canını sakın yakmayın!” Bu, bizim inancımızda vardır…
İşte aynen bizler gibi, leylekler de tembihlenmektedirler sanki; “sizi sevmeyenlere yaklaşmayın, onların çatısına konmayın” diye! Kıbrıs’taki leylekler işte bunu bilir ve Türklerin çatılarında yuvalanırlar.

Leylekler sevinçle gelir, leylekler sevinç getirir…
Fakat; “sevinç, çatıma konsun” diyorsan, onu sana getireni sevmen gerekir!..

Stop
Muammer Erkul
26 Mart 2010 Cuma

5 yorum

  1. Keşke leylekler gibi özgür ve masum olabileseydik. O kadar aciziz ki bize sevinç getirdiğine inandığımız en değerli varlıkları bile katlederiz. Canlıların canı yanıyor Muammer bey, hemde çok yanıyor. Umut etmeyi unutuyoruz kimi zaman, kimi zaman da kurduğumuz hayallerden bile korkar oluyoruz. Değil yaşadığımız hayata kimsenin olmadığı tenha bir köşede kendi yalnızlığımızla baş başa iken kurduğumuz hayallere bile ambargo koyacaklar. Hayat öyle kirledn ki, herşey o kadar çirkinleşti ki, aldığımız nefes te olmasa yaşadığımızdan şüphe eder duruma geleceğiz. Bazen bahara çıkma umudu ile yaşarken birden karların yağdığını hisseder ve üşürüz. Acaba canlılar neden kendi canlarını yakar ve acaba mevsim hep kış mı?..

    Leylekler, sanki umutların tükendiği bir anda çıkıp geliverirler. Onları görünce baharın yaklaştığını, soğukların azalacağını hissederiz.
    Leylekler sevinçle gelir, leylekler sevinç getirir
    Canlıların canını sakın yakmayın…

  2. Hicret her zaman güzeldir.
    Ne hoş hicret ederler hayvancağızlar. Belki onun için de seviyoruz biz onları abi…

  3. İşitmiştim; “Kıbrıs adasında, leylekler Türklerin çatılarına yuva yapıyor” diye.
    Doğru işitmişsin abim bizzat ben tanık oldum bu olaya 🙂 Yıl 2004 Mayıs ortalarıydı yanlış hatırlamıyorsam. Türk vatandaşlarımızın ikamet ettiği yerleşim alanı, Rumların bölgesiyle iç içe sayılır Lefkoşa’da, arada ince bir hat sınır. Binaların tepelerinde uydu antenleri, biraz ilerisinde Leylek yuvaları :)) Dikkatimi çekmişti Rumların çatılarında neden yok! Şaşırmaya ne gerek var insan da hayvan da sevildiği, rahatsız edilmediği, kendini güven içinde hissettiği yerde yuvasını yapar :))))

  4. “Kıbrıs adasında, leylekler Türklerin çatılarına yuva yapıyor” muş.
    Ne kadar ilginç, şaşırdım doğrusu…
    Yaz’ın habercisi olduğu, aynı yuvasına döndüğü ve bir de tedbiri mekanda ferahlık vardır sözünü hatırlattığı için seviyorum leylekleri

Anonim için bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir