İlginç duygular [27 Temmuz 2000 Perşembe]

İlginç duygular

‘Güneş çıldırdı… Sıcaklar yeniden geliyor… Yanıp kavrulacağız… Öğle saatlerinde sokağa çıkmayın…’
…..
Oldum olası tedirgin olurum, böyle “felaketin geleceğini” söyleyen haberlerden…

Düşünüyorum kahvaltıda; şimdiki çocukların talihsiziği galiba bu!.. Bir şeyler, başka bir şeyleri sürüklüyor ardından…
Gene düşünüyorum; bizim çocukluğumuz ne kadar güzeldi. Mevsimlerin öyle bir gelişi ve gidişi vardı ki ahenk içinde; onları bir de ilkokul sınıflarının duvarlarında görür ve şarkılarda dinlerdik… Piyesler oynar; kimimiz çiçekten elbisesiyle “bahar” olur, kimimiz birkaç sarı yaprakla “güz”ü, bazımızsa “yaz”ı ve “kış”ı temsil ederdik…
Şarkı demek; Türk Sanat Müziği demekti bizlerin gözünde (kulağında), biraz da Türk Halk Müziği…
Acaba ilkokulların… (ama bidakka, ilkokullar bile kalmadı ki artık!) Acaba ilköğretim okullarının duvarlarında mevcut mu hâlâ “Mevsimler” panosu?.. Mevcutsa bile hangi mevsim hangisinin arkasından geliyor!..

İşte ben “çocukken mevsimlerin ne kadar düzenli gelip gittiğini” düşündüm ama, o an yine ben, çocukken radyo ve (galiba yeni yayılmakta olan) televizyonların yaptığı; “Yanıp kavrulacağız… Sıcaklar mevsim normallerinin üzerine çıkacak… Öğle saatlerinde sokağa çıkmayın…” anonslarını hatırladım birdenbire. Sıcaklık kaç dereceye çıkıyordu o anonsların ardındaki günlerde; otuz mu, kırk mı, elli mi bilmiyorum. Ama sene “yetmişli yılların” başı olmalı. (Merak edene; “binDOKUZyüz”lü yılların yetmişli senelerinin başı!..)

Buna kimse şaşmasın. Verilen tarihin içinde sen yoksan eğer, anlatılan hikayeler senin için hep aynı şey!.. Yani “sana uzak, sana yabancı ve senden eski” zamanlar!..
Kendinizi sınamak mı istiyorsunuz? Buyrun öyleyse:
Bu ülke henüz parmaklarımız adedince Cumhurbaşkanı gördü… Şu an kaçınız sayabilirsiniz bir solukta İnönü’yle Özal arasındaki Cumhurbaşkanlarımızı?..
Kaç Osmanlı Padişahı vardı 32 mi, (36) mı, 38 mi?..
Ankara Savaşı’nda esir olup, sonra da vefat eden Yıldırım’dan sonraki 11 yıl içinde başsız kalan, dağılıp parçalanan Osmanlı topraklarını kim topladı ve devleti yeniden kim kurdu?.. (I. Sultan Mehmed yani Çelebi Mehmed.)
Kanuni’den sonra kaç padişah sayabilirsiniz?..
…..
Veya babanızın babasını doğuran ninenizin adını kaçınız hatırlıyorsunuz?.. Ya da annesinin dedesinin adını bilen kaç kişi var aramızda?..
Yüz örnek vermek mümkün. Ama netice değişmeyecek ki… Yani eğer ezberlemişsen, bir “bilgi kırıntısı” olarak, sana; “hah cevabı doğru” denen bir şeyler söyleyeceksin işte, o kadar!..
Yaşamak ile duyup öğrenmek arasında fark var!..
…..
Buna kimse şaşmıyor ki zaten. Ben de şaşmıyorum bir zamanlar benzerini yaşadığım için;
Çünkü “tarihe karışmaya namzet” veya “tarih olmuş” birinden dinliyordum ben de bunları ve “içinde bulunmadığım zaman dilimi” demek olan “babamın çocukluğu” ile “dinozorların çocukluğu” arasında bir fark yoktu benim için!..

Bu sabah gazetede; “yanıp kavrulacağız gene, sokağa çıkmayın” haberini gördüm…
“Düşünüyorum da, acaba ben çocukken mevsimler daha mı güzeldi” diye başlayan “kendimde, babamı” gördüm…
Gözlerime bakarak beni dinlediği halde (Ben onun yaşında iken babamın anlattıklarını dinleyip neler düşündüğümü bildiğim için) kendi “çocuğumda kendimi” gördüm…

Bütün yaştaki erkekler ile, en azından benim anlattığım zamanları hatırlayan, (yani yirmibeş yaşın altındaki) hanımlara soruyorum:
Çok ilginç duygular bunlar, değil mi?..
(Bana asıl ilginç gelen ise, bu yazıyı kendi çocuğumla birlikte yazmış olmaktı…)

———————————————————

Okuyucu şiirleri:

Hürriyet
Hürriyet../Bu kadar mı pahalı?/Umut zındanlarında/Ümitlere mahkum/Ümitlere prangalı…
Hasret../Kanadı kırılmış kuşlar misali,/Bir hasret türküsü tutturmuş gönlüm/Yunus’un gözünde yaşlar misali/Benliğime kelepçeler vurulmuş,/Hürriyet gözümde düşler misali…
Vuslat../O kahreden bekleyiş./Verdiğin her solukta bir hayal kırıntısı,/Tüterken gözlerinde buram buram hürriyet,/Nedense dudaklarda o tutsak gülümseyiş…
Sabret../Kır zincirleri./Sök at yüreğinden kör düğümleri,/Bırak al al sevdalar sarsın/Ruhunda sararan gonca gülleri..
Elbet../Güneş sarılacak karanlıklara,/Bir gün zincir vurulacak ayrılıklara,/Ve utanacak esaret…
Aynur Alptekin

Ürperiş
Seninle geçen günlerimi özledim./Yalnızlığını duydum yaşamanın./Tüm hayallerimi seninle süsledim./Bir iç çekiş, bir ürperiş kaldı dudaklarımda./Hayır, hayır unutamadım dudaklarını,/Uzun saçlarını, iri gözlerini unutamadım./Yaptığımı bilmeksizin,/ Hayallerimi; günlerce seninle süsledim./Bir iç çekiş, bir ürperti kaldı dudaklarımda.
İbrahim Sıtkı Ergen

Stop
Muammer Erkul
27 Temmuz 2000 Perşembe

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir