İçerde de dışarda da kocaman birer meydan ve kalabalıklaar, kalabalıklar… Zor olan ise; kapıdan geçmek!..
Sırada beklemek ve birer birer, teker teker, sakin sakin içeri girebilmek. İşte bu, skordan bile önemli. Neden?.. Çünkü herkes "kendi maçını" seyretmekte, yayınlanan müsabaka geriden gelmekte aslında!..
Herkes kendi maçını seyredecek seyretmesine de, kapıda "kıl" olunan biri var… Hani sanki bir kum saatinin boğumu gibi, iki büyük meydanın arasındaki kapıda duran… Hani uzun kuyruklarda, sanki açlıktan içi kıyılan kediler gibi "miyavlayan bakışlarla" bekleyenlerin gözlerini diktiği kişi…
Yani, ben!..
…..
Yahu kardeşim, neye göre seçiyorsun sen bu kapıdan geçirdiklerini?..
Ne bileyim ben, tutup tutup geçiriyorum işte!..
Sırası mı olurmuş bu işin?.. Herkes ittirip kaktırıyor biribirini, ben de gözüme kestirdiklerimden elime geçirebildiklerimi yakalayıp yakalayıp, atıyorum içeri!..
Migros torbalarından ilk çıkardığım şey Türkiye Çocuk Dergisi’ydi. Şööyle karıştırdım okumadan; aaa leylekler… Geldiklerini görmüştüm, dergiyi çıkaranlar da görmüş olmalılar ve bu konuya ayırdıkları sayfalara bir zamanlar benim çizmiş olduğum (yuvasında, yavrularıyla beraber) resmi kullanmışlar…
Bu, ilginç bir duygu;
Yaptığın şey iyi veya kötü her ne ise, bir zaman sonra mutlaka karşına çıkıyor!..
…..
Leylekli sayıyı geç aldığımdan, birkaç gün sonra baktım ki Nisan sayısı da çıkmış. Ve baktım ki içinde Ömer Seyfettin’in klasik eseri; KAŞAĞI’nın cd’si var… Ben de çocuklar gibi (veya çocuklar benim gibi) sevindim ve cd henüz "soğumadan" iki üç kere seyredildi… Kaşağı’yı okuduktan, ve de özellikle filmini seyrettikten sonra yalan söylemek mümkün mü?.. Alın size bir doğru:
Ben bu dergiyi seviyorum…
…..
Türkiye Çocuk’un yazıişleri koordinatörü Canan Arancı da diyor ki:
"Nisan’dan itibaren VCD serisine başladık. Şu an satılan dergiyle birlikte cd’si verilen "Kaşağı", malum ki edebiyatımızın önemli eserlerinden…
Çocuk ve aileye uygun sinema filmleri, çizgi filmler, Ömer Seyfettin, Kemalettin Tuğcu klasiklerini vermeye devam edeceğiz ve bu filmler çocukların eğlenmelerini sağlarken bir yandan da eğitimlerine yararlı olacak."
Az önce, baktım ki saat 09’a gelmek üzere. Osman Ünlü’nün kısa programını kaçırmamak için TGRT’yi açtım. "Öfkeyle kalkan zararla oturur"u anlatmaya başladı az sonra. Keşke herkes izleyebilseydi.
Bakın asıl söyleyeceğim şuydu: Açtığımda televizyon; "Tüürrrkiyemkart" diyordu… Türkiyem kart, indirim şart!.. Televizyon diyor da biz duyuyor muyuz gerçekten?..
Bu kartı aldığımdan beri bana kârı, gazetenin abone bedelini kesinlikle aştı… Toplu ödemelerde, hastane ve ilaçta nasıl farkediyor küçük gibi görülen bu yüzdeler. Nöbetçi eczane arayanlar niye aramıyor ki eczanelerdeki "Türkiyemkart" amblemini? Fırınlar bile indirim yapıyor, baksanıza kitapçıklara… 4-5 ekmek alan aileye her gün bir ekmek de "Türkiyemkart"ından bedava gelse iyi olmaz mı?..
Yaa, işte gördünüz mü; kaç kişi daha girdi stadın kapısından içeri!..
Stop
Muammer Erkul
13 Nisan 2002 Cumartesi