Bir, iki, üç, dört duvar; bir tavan ve bir de taban…
Altı pres altında eziliyor gibiyim!
…..
Her yanım taş; her yanım renksizlik, her yanım sessizlik ve her yanım nefessizlik!..
Ölüp ölmediğimi anlamak için nabzımı kollayan duvar, alnından bir sıkıntı damlası düşürüyor göğsüme;
Zehirli bir akrep gibi…
…..
Kavruluyorum;
Kıvranıyorum…
Terliyorum… Ve vıcık vıcık terliyor bütün duvarlar şimdi…
Sarkıtlar oluşuyor tuz kristallerinden;
Bana doğru!..
Ve ben, zeminden yükselen dikitlere saplanmış halde yatıyorum…
Vücudum, bütün kılları kör bir usturayla kazınmış… Ve boylu boyunca tuzlu bir turşu suyuna yatırılmış gibi;
Yanıyorum!..
Yeni dikitler peydah olup dalıyorlar içime…
Ve sarkıtlar; uzuyoor, uzuyor bana doğru.
Kulaklarım, sanki kendi sesimden sağır;
Her hücrem ayrı çığlık atıyor!..
Gözlerim açılıyor…
Karşımda iki küçük pencere…
Masmavi…
Görüyorum.
…..
Gözlerim açılıyor;
Hıçkıra hıçkıra, sarsıla sarsıla kapanmak isteyerek…
…..
Gözlerim açılıyor…
Çiçek kokularının geçtiğini düşünüyorum şimdi iki mavi penceremin önünden…
Ardından sevda türkülerinin tüttüğünü düşünüyorum…
Ve kuşların ismini yazdığını düşünüyorum kanatlarıyla boşluğa;
Ve gördüğüm mavinin cismini düşünüyorum; derinliğini, genişliğini…
Sonra, bu mavinin ne kadar yeşil, ne kadar ela, ne kadar diğer renkler olduğunu düşünüyorum…
Kollarım yetmiyor…
Uzanabilsem… Yetişebilsem pencerelere; maviye dokunabileceğimi düşünüyorum…
Bir avuç mavi alabileceğimi düşünüyorum ordan;
Ve yüzümü yıkayabileceğimi düşünüyorum.
Şimdi, bir bulut giriyor sanki mavimle güneşin arasına…
Şimdi, sanki nemleniyor bütün derinlik…
Şimdi, kararıyor sanki; korkutmak istercesine beni…
Şimdi, pencerem bir tarafından tutuşmuşçasına aydınlık basıyor…
Ve karanlıklara doğru hücum ediyor ışıklar;
El ele tutuşuyorlar…
Gökkuşağı oluyorlar…
…..
Aydınlanıyor gözlerin…
Aydınlanıyor gözlerim…
Bir, iki, üç, dört duvar; bir tavan ve bir de taban…
Her yanım taş; her yanım renksizlik, her yanım sessizlik ve her yanım nefessizlik…
Altı yanımdaki preslerin altında eziliyor gibiyim!..
…..
Ama her gözlerimi açıp baktığımda; karşımda iki küçük pencere… Masmavi… Görüyorum.
Çiçek kokularının geçtiğini düşünüyorum iki mavi penceremin önünden… Ardından sevda türkülerinin tüttüğünü düşünüyorum…Ve kuşların ismini yazdığını düşünüyorum kanatlarıyla boşluğa;
Ve gördüğüm mavinin cismini düşünüyorum; derinliğini, genişliğini…
Yetse kollarım, uzanabilsem, yetişebilsem pencerelere; maviye dokunabileceğimi düşünüyorum…
Alıp bir avuç mavi, yüzümü yıkayabileceğimi düşünüyorum…
Bana, hücremin bir de dışı olduğunu söyleyen…
Ve dışarısıyla içerisi arasındaki irtibatı sağlayan bu pencerelerin, kör tuğlalarla örülmemesi gerektiğini düşünüyorum.
…..
Anlıyorum; anlıyorsun…
…..
Aydınlanıyor gözlerin;
Ve aydınlanıyor gözlerim.
Stop
Muammer Erkul
21 Temmuz 2000 Cuma