Merhem [24 Nisan 2002 Çarşamba]

Avuçlarımdı… Ve parmaklarımdı… Ve dudaklarımdı yanan…
Aaahh; feryâdedip koştum deliler gibi, ama yoktu deniz!..
Deniz yoktu, ve çalmışlardı gölleri toprağın üzerinden!.. Emmişler derin kuyuların suyunu, ve toprak doldurmuşlardı… Bütün dereleri, çayları, ırmakları… Ve kıtalar boyunca serilmiş nehirleri; dürüp kaldırmışlardı!..
…..
Ahh, yanıyordum;
Bir merhem arıyordum…
Avuçlarımdı… Ve parmaklarımdı… Ve dudaklarımdı yanan… Boğazıma dayanan;
Sanki tatlı canımdı. 

Kara kapkaraydı şimdi denizsiz, gölsüz, nehirsizdi… Su yoktu söndürecek yangınımı, ilacım belirsizdi!
Baktım ki biri gelmekte, koştuğum yönden bana doğru…
Haykırdım ki;
-Ey adını bilmediğim, ey saçlı sakallı adam… Eyy en eski zamanların içinden çıkan, gözleri ışıltılı sözleri pırıltılı kişi; su var mı geldiğin yönde?..
Yoksa, o tarafta da mı yitirilmiş ümitler?..
-Bana söyle;
Su mu arıyorsun yoksa çare mi, derdine?..
-Avuçlarımdı, parmaklarımdı, dudaklarımdı yanan… Ama şimdi bak bana, bak halime, artık kavrulmakta her yanım… Bir yudum suya, bir damla ilaca muhtacım…
-Suyu bilmem nerdedir ama, bana Lokman derler, hekimim; bilirim derdinin çaresini, bilirim yaranın merhemini…
Dön geri!.. 

Dönüp işte o gün çöllerin kapısından, yürüdüm ihtiyar hekimin arkasından…
İzi…
Beni;
Sana getirdi!..
…..
Gözlerimden aktı önce bakışların, içime…
Sonra parmaklarımın acısı dindi… Sonra avuçlarımın… Ve sonra, dudaklarımın… 

Yeryüzünün doruklarından baktık seninle, aşağı.
Karalar kapkara değildi artık, ve akıyordu nehirler. Göller titriyor, denizler delleniyor, ve taneleniyordu ekinler…
…..
Yeryüzünün doruklarında, hatırlıyordum şimdi…
Bir gün, su ararken, ihtiyar bir hekimle karşılaşmıştım; adı Lokman’dı… Demişti ki bana;
“Su mu arıyorsun, yoksa çare mi?..”
Ben, seni seçtim;
Merhem olarak!..

Stop
Muammer Erkul
24 Nisan 2002 Çarşamba

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir