İmparatorluk Coğrafyasında Diplomasi Koşturmak [02 Ocak 2001 Salı]

Rahîm Er
Ağustos 2000 / 13.5 x 21cm / 344 sayfa / bky (babıali kültür yayıncılığı) / (0212) 511 9522
…..
Neredeyse (en azından fikrî) çocukluğumdan beri tanıyor olduğum için söyleyebilirim ki; Rahim Er ciddî, yeniliklere çok açık ve büyük düşünebilen bir büyüğümdür.
O, önce “insana” yatırım yapmanın değerini gerçekten bilen… Göğüs cebindeki (pek de herkese göstermediği) “pusula”sını hiçbir zaman yanından ayırmayan…
Anlatılsa (üstelik bir de ben anlatmaya kalksam) eserlerinin isimleri bile buralara sığmayacak olan bir lokomotif şahsiyettir…
…..
Bu girişin ardından, bir cümle ile sözü kesmeden önce, bilinmesi gereken şudur ki; böyle bir şahıs boş yere yeni bir yayınevini hayata geçirmemiştir ve boş yere de hiçbir kitap üretmez…
Umarım anlaşılmıştır!..
Yine kendi kaleminden süzülmüş olan “İmparatorluk Coğrafyasında Diplomasi Koşturmak” isimli kitabını sizlere sunmak için, yine, okuduğunuz bu satırlardan başka bir söze (en azından şimdilik) lüzum görmüyorum!..

“Kitap zamana ışıktır,
zaman kitaba aşıktır…”

Muhterem Müşterimiz
Prof. Dr. İsmail Kaya
Temmuz 2000 / 15 x 22.7 / 472 sayfa / bky (babıali kültür yayıncılığı) / (0212) 511 9522
“Hayat Hayal Pazarlama Gerçek” diye başlıyor bu “azman” kitap!.. Sonra da kendisinden ve cüssesinden beklenmeyen bir tebessüm ve öğretme kabiliyetiyle devam ediyor…
Sadece birkaç başlıktan bahsedebileceğim size:
En ciddi ve en profesyonel işleri bile sanki hobisiyle uğraşıyormuş gibi yapanlar hayatta daha başarılı oluyorlar…
Hep telaş içinde yaşadığımızı hiç düşündünüz mü? Bu kadarına gerçekten lüzum var mı?..
“Bir zincir en zayıf halkası kadar kuvvetlidir” sözü artık dilere sakız oldu. Yoksa siz hâlâ duymadınız mı?
“Gülü seven dikenine katlanır” derler ama, gülün dalına kıyamazsan iyi gül alamazsın. Gülün mü var, acımayacaksın.
“Sus” deseniz de susmayanlar nasılsa konuşuyor. Siz asıl, suskun kalanları konuşturmalısınız…
Mizahı işinizde kullanıyor musunuz?..
…..
Evet, hadi bakalım, ihtiyacı olanlara hayırlı satışlar!

"Kitap zamana ışıktır,
zaman kitaba aşıktır…”

Romanlaşan Hayatlar
Ünal Bolat (Üç cilt)
Ekim 2000 / 13.5 x 21 / 200 sayfa / Arı sanat yayınevi / (0212) 278 1860
…..
Bu tip kitaplar çok satmaz!..
Bunu yazan da bilir, basan da, üstelik satın alan da…
Ama birileri inanır ki; bu tip kitapların da yazılması lazım, bu tip kitapların da yayınlanması lazım ve birileri de bilir ki bu tip kitapların alınması-okunması lazım…
Kalabalıklar arasındaki bazı insanlarda bulunan “saygınlığı” görüyor musunuz?..
Eğer bu gibi insanlar olmasaydı yeryüzünde, kalabalıkların adı “sürü” olmaz mıydı dersiniz?.. Malum, “moda” ya şimdilerde; dansözlerden sunucu olduğunu görenler, program sunmaya heves ettiklerinde dans okullarına kaydolmazlar mıydı (Karar veremedim, buraya soru işareti mi yoksa ünlem mi koymalıydım).
“Romanlaşan Hayatlar”ı, şöhret basamaklarını tırmanmış kişilerin şakşaklanması sanmayın… Romanlaşan Hayatlar, titizlikle seçilmiş “Başarmış” insanların bize verdiği ip uçlarıdır…
Dört beş yıl evvel, sahnedeki konuşmacı demişti ki (sanki) bana:
“Şehrine, hangi konuda olursa olsun, başarılı birinin geldiğini duyarsan mutlaka gidip dinle onu… Başarı başarıdır çünkü, ve hepsinden “başarıya nasıl gidilebileceğini öğrenebilirsin.”
Bu açıdan bakıldığında “Romanlaşan Hayatlar 1, 2 ve 3” gerçekten emsalsiz bir çalışma. Bu üç ciltte, bu ülkede “başarabilmiş” yüze yakın insanın anlattıkları var… Özeti süzülmüş halde, mükemmel bir üslup ve gayet rahat anlatımıyla Ünal Bolat iyi bir eser bıraktı ülke insanlarına…
Tebrik ediyorum ve tavsiye ediyorum; özellikle de “samimi” olarak ilerlemek isteyenlere…

“Kitap zamana ışıktır,
zaman kitaba aşıktır…”

Kalbim Nerde Sanıyorsun?
Murat Başaran
Kasım 2000 / 13.5 x 19.5 cm / 168 sayfa / Zafer / (0212) 527 0207
…..
Murat benim kardeşimdir…
Ve “sevda”sına aşık olduğumdur… Aynı göze vurgun, aynı kalbe sevdalı olduğumdur, hem de huzur içinde…
Ve de birbirimize!..
Bu kitabın onbeşinci sayfasına denk gelen yazıyı onbeş defa okumayanlar ne Murat’ı anlar ne de beni!..
Çünkü bilmezler ve duymamış olurlar; ötelerin ötesinin görüldüğü gözleri, tatlı bir tebessüm ile avuçlara alınan kalpleri…
“Kahraman olmak istedim… Çünkü o da bir kahramandı… Bana ve bize, uzak ufukları gösterdi…”
Anlaşılamazlık ile anlatamamazlık arasında deriiin bir uçurum var…
Murat burda genel bir “anlaşılmazlık”tan bahsediyor, yani bir nevi “yerçekimi”nden…
Veya şöyle söylemek lazım; anlatamıyor olsaydı ben de anlamazdım. Yok eğer bahsedilen “anlayamamak” ise; onun ismi “tercih”tir, ki;
Vah vaah!..


Stop
Muammer Erkul
02 Ocak 2001 Salı

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir