Müfreze [28 Eylül 1999 Salı]

Müfreze

Masamın üzerinde gazetemizin yayınlamış olduğu ve sayfalarını kopartmadığım bir takvim bulunur. Elimin altındaki bir kitap gibi sık sık karıştırırım onu.
Enteresan hatıralar, lüzumlu bilgiler ve tarihler mevcuttur bu takvimde. İşte bunlardan biri. Yaklaşık beş sene önce de gazetemizde Faruk Demir imzasıyla yayınlanmış, aktarıyorum:

Birgün şoförüm Ünver bana bir askerlik hatırasını anlattı. Şöyleydi:
“Askerde iken jeeple Çanakkale’nin Kirtepe Köyü’ne gidecektik. Akşam çıktık karargahtan. Yolda, jeepin farları karşıma acaip bir müfrezeyi çıkardı. Nasıl heyecanlandım, nasıl frene bastım ben de bilmiyorum. Araç zınk diye durunca komutanım nerdeyse camdan fırlayacaktı. Döndü bana, biraz da sertçe sordu:
-Ne var, niye durdun?
Elim ayağım titriyordu. Dedim ki:
-Komutanım, siz görmüyor musunuz? Önümüzden tüfekli, teçhizatlı bir manga yolu kesip geçiyor…

Ama kıyafetleri şimdikiler gibi değildi. Ben aptallaşmışken komutanım gözlerini ovuşturup, yerinde bir oturup kalktı ve mırıldandı:
-Çanakkale Harbi’ndeki asker kıyafeti… Başlarında fes var, poturlu hepsi… Biz rüya görmüyoruz değil mi?
-Hayır komutanım… Görevdeyiz… Kirtepe Köyü’ne gidiyoruz…

Hiçbir şey konuşmadan müfreze geçene kadar bekledik…
Yolun karşısına geçip, ağaçlık arazide kayboldular… İkimiz de donduk kaldık.
İlerlemeye başladık ama, ikimizin de rengi kül gibi. Kirtepe’ye vardığımızda, bizim şoke olmuş halimizi gören yaşlı bir amca sordu:
-Ne o komutanım, Nöbet Mangası’na mı rastladınız yoksa?..
-Şeyy… Evet. Nedir bu, anlatır mısınız?

Yaşlı adam anlatmaya başladı:
-Ah komutanım, ah! Bu manga, Çanakkale Savaşı’nda nöbet tutan bir manga imiş. Fransızlar bu bir manga askeri şehid etmişler o zaman. Ama bu şehid manganın askerleri her akşam güneş battıktan sonra, görevini yerine getirmek için gidiyormuş gibi, yolu karşıdan karşıya geçip, ormanın içine yürüyüp, kaybolurlar…

Hatırayı dinlerken, o Nöbet Mangası gözlerimin önünde canlandı. Gönlüm yoğunlaşarak, gözlerimden damla olup aktı yanağımdan göğsüme doğru.
Bu millet, gerçekten çok büyük bir millet…

———————————————————

Nereden nereye

Sakıp Sabancı, malum renkli bir kişi… Kendine has konuşması, giyimi ve her zaman anlattığı hatıraları var…
Bu hikayeler “başarmış” bir insandan geldiğinde anlamı oluyor. Ders çıkarmak ve en azından “nereden nereye” demek imkânı doğuyor.

Zengin olanı, “zengin olduğu için” dinlemek değil anlatmaya çalıştığım. Bir insanın, şimdiki haline gelmeden evvel yapmış oldukları getirmişse bu noktaya, onun hakkında bildiklerimiz ve bulduklarımız, bize “başarının sırları”nın kapısını da aralar…

Genel söylüyorum… Dinleyeceksen, okuyacaksan bir yere varmış insanları dinle… Çünkü onlarla beraber doğmuş ve yaşamış pek çok kişi olduğu halde hangisini, kim tanıyor?..

Sakıp Bey bir örnek burada.
Ama iyi de bir örnek. Üstelik anlatmayı da seviyor.
Alın, bunu da, onunla ilgili bilgilerin bulunduğu “hafızanızdaki çekmece”ye atın…

“Biliyorsunuz, benim köyüm Kayseri’nin Akçakaya Köyü’dür. Babam 40’lı yıllarda köye bir radyo getirmişti. Köyde bizim radyomuzdan başka yoktu. Bütün köylüler bunu dinlemeye gelirdi.
Kavak ağacının tepesine bir pervane koymuştuk. Pervane rüzgarla dönüyor ve elektrik sağlıyordu. Böylece radyomuz çalışıyordu.
Bir gün bu pervane kırıldı. Köylü radyo dinleyemez oldu. O zaman ben, bisiklet pedalını çevirip radyonun şarj olmasını sağladım. Haber saati geldiğinde binerdim bisikletin üzerine ben, pedal çevirirdim, radyo çalışırdı.
Uzun süre böyle yaptık…”

Bu, ne kadar ufak ve basit bir hatıra, değil mi?
Ama belli ki; bu ufak ve basit hatıralar (hadise-hareket) o isimsiz kişiyi bugünün Sakıp Sabancı’sı yapmış…
Aynen, yarınlardaki kişiliğimizi; bugünkü tavır ve davranışlarımızın vücuda getirecek olduğu gibi…

———————————————————-

Fıkra gibi…
Eski dünyanın Doğu-Batı gerginliği, ilgi çekici diyaloglar içinde gelişir…
Çin’in eski Başbakanı Çu En Lay ile Amerikan eski başkanı Nixon’ın konuşmaları:
Başkan Nixon, Çin’de özgürlüklerin olmadığını ve Çinliler’in rahatça yurt dışına çıkamadıklarını hatırlatmak maksadıyla, Çu En Lay’a yüklenir:
-Çin Komünist Partisi, hiçbir Çin vatandaşına pasaport vermiyormuş, doğru mu?
Çu En Lay da hemen cevabı yapıştırır:
-Sayın Başkan. Eğer siz, hürriyetlerini savunduğunuz Çinliler’e vize vermeyi kabul ederseniz, yarından itibaren her gün, size 1 milyon Çinliyi pasaportları ile Amerika’ya gönderebiliriz. Günde 1 milyondan, yılda 365 milyon eder.
Bu cevap Nixon’ın konuyu derhal değiştirmesine neden olur…

* Amellerin en iyisi, yemek yedirmektir.
(Hadis-i Şerif)
* Sabretmeyen zafere kavuşamaz.
(İbrahim Havvâs)
* Akıl, nimetlerin en büyüğü, dünya ve ahiret şereflerinin en yücesidir.
(Hz. Ali)
* Dünyada cemiyet için en esaslı terbiye dindir.
(Prof. Dr. Mazhar Osman)
* Güler yüzle selam verene sadaka sevabı verilir.
(Hadis-i Şerif)

Stop
Muammer Erkul
28 Eylül 1999 Salı

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir