Münakaşa yok! [13 Kasım 2009 Cuma]

Dostlarımız var; sayısı bin tane de olsa, yine az gelen…
Düşmanlarımız var; tek kişi bile olsa, sayısı fazla gelen…

Her birimizin arzusudur; daha çok dostumuzun, sevenimizin olması. Çünkü bu bir güvendir, ümittir, sahiplenme, aidiyet duygusudur…
Dostların ve dost olmayanların belirginleşmesi; insanın yerini, pozisyonunu belirler ve ona; rahat, huzurlu olabileceği… Veya ayağını sağlam basması gereken yerleri işaret eder…

Bir taraftan herkes; dostlarının çoğalmasını arzu eder ve düşmanı olmamasını isterken… Bir yandan da dostlarının dostluğunu azaltmaya, düşmanlarının düşmanlığını çoğaltmaya çalışırlar… Yani;
..münakaşa ederler!

Hâlbuki kar pişirmeye, kor dondurmaya benzer büyüklerin sözünün aksini başarabilmek!

Ve zaten; kelâm-ı kibâr, kibâr-ı kelâmest…
Yani; büyüklerin sözü, sözlerin büyüğüdür!

Derler ki:
“Münakaşa yok… Hele bu zamanda… Biz susacağız. Münakaşa zarardır ve yasaktır. Bir şey söylüyorsun, karşındaki kabul etmiyor. Israr etme, iş münakaşaya dökülür.
Münakaşa, dostla da yapılmaz, düşmanla da yapılmaz. Dostla münakaşa yapılırsa muhabbet azalır. Düşmanla münakaşa yapılırsa, düşmanlık artar…

İslamiyette dövüşmek şöyle dursun, münakaşa etmek bile yok. Dostlarla münakaşa etmeyeceğiz. Düşmanları sevmeyeceğiz ama onlarla da münakaşa etmeyeceğiz. Dövmek, sövmek şöyle dursun, kötülemek şöyle dursun, münakaşa dahi etmeyeceğiz, hem dostla, hem de düşmanla.
Dostla münakaşa, dostluğu azaltır. Düşman ile münakaşa düşmanlığı arttırır.

Münakaşa etmeyi yasak ediyor bizim dinimiz. Nerde kaldı kötü söz söylemek. Nerde kaldı gövde ile dövüşmek. İslamiyette dövüşmek yok.
En büyük günah, kalp kırmaktır. Kâfirin dahi kalbini kırmayacağız…
Güzellikle emr-i mâruf yapacağız. Burası mühim!"

…..
(Münakaşa; karşılıklı inatlaşma, tartışma, sözle çekişmek… Emr-i mâruf; iyiliği, güzelliği, doğru olanı telkin ve tavsiye etmek…)

Stop
Muammer Erkul
13 Kasım 2009 Cuma

6 yorum

  1. Çok çok çok çok çok çok çok… sayısız çok, doğru. Yaşayarak da görüyoruz bunu. Elimden (ve dilimden 🙂 geldiğince uzak durmaya çalışıyorum. İnşallah daha da uzaklaşırım ve uzaklaşırız birgün.

  2. Bu yazı bana birilerinin bilmeden de olsa kalbini kırmış olabileceğimi düşündürdü. Eğer bilerek veya bilmeden birilerinin kalbini kırdıysam affola. Sevgi ve muabbet içimizden hiç eksik olmasın. Allah dostlarımızdan ayırmasın, düşmanlarımızı da dost kılsın. AMİN.

    YILDIZ

  3. İyi olmuş. Allah razı olsun. Bilmeyenler de öğrensin.

  4. BU KÖTÜ FİİLİ YAPMAYAN VEYA ŞAHİT OLMAYAN YOK GİBİDİR HERHALDE. ŞU SIRALAR BİR ÇOK YERDE BİR ÇOK İNSANIN MÜNAKAŞAYA HAZIR VE MÜSAİT OLDUĞUNU HATTÂ BAZILARINI GÖRDÜĞÜNÜZDE SANKİ EVİNDEN SADECE BU İŞ İÇİN ÇIKTIĞINI DÜŞÜNEBİLİRSİNİZ.
    BİRİBİRİMİZE BU VE BUNA BENZER HASTALIKLARIMIZ KONUSUNDA YARDIMCI OLMALIYIZ KANAATİNDEYİM.
    BU SEBEBLE MUAMMER ABİ’YE TEŞEKKÜR EDİYOR, YENİ “KELAM-I KİBAR” PAYLAŞIMLARINI BEKLİYORUZ

    HÜRMET İLE…

    AYHAN ÖZBEK

  5. Kanalın, öfke ve hırsla kodlanmış münakaşa dili olduğu bir iletişim bağlamında dostluktan söz etmek pek mümkün değil. Dostluk; gönül gönüle hem-hal olma durumu kanaatimce. Sözlere çok da ihtiyaç yoktur aslında. Münakaşaya ise hiç yer yok. Dostlar tartışmaz; taşırmadan taşır sadece… Bir okyanus nasıl bulutların, nehirlerin, çağlayanların taşıdığını, taşırmadan taşıyorsa; okyanus gönüllü dostlar da muhatabının derdini, kederini, sevincini, mutluluğunu gönlün enginliğinde taşır.
    Günümüz dünyasının sığlığına rağmen dostlarınızın okyanus gönüllü olması dileğiyle, selamlar…

  6. Münakaşa etmemek için öfkelenmemek, öfkeden kurtulmak için de kibretmemek lazım. Bunların hepsini okuyup öğrenmek için de asırlardır benzeri yazılamayan, alanında otorite olan Gazali’nin İhya’sını okumak lazım. Sevgiler.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir