Muhabbet kuşu [28 Ocak 2005 Cuma]

Eskiden muhabbet kuşlarını çok akıllı zannederdim…
Şimdi? Akıllandım!

Öğrendim ki; muhabbet kuşlarının her biri, yine bir muhabbetkuşu yumurtasından çıkmış. Fark ettim ki; şu renk de olsa bu renk de olsa her muhabbet kuşu neticede yine bir muhabbet kuşu!..

Bir konuyla ilgilenince çeşitliliği görüyor insan. On parmağın onunun da birbirinden ayrı olduğunu anlıyor.
Sanki aralarında hiç fark yokmuş gibi duran kuşlardan biri “Cimbom” diye bağırıyor, biri “Allah” diye zikrediyor, bazıları ise yazsam burada yayınlanamayacak kelimelerle sövüyor…
Yani, at; sahibine göre kişniyor!

Fakat şuna inanıyorum: Sahip’ler, kendilerini veya sevdiklerini, yahut eşyalarını taşıyabileceğine inandıkları atları seçiyorlar kendilerine. Ve bunlardan her birinin sırtına götürebilecekleri vasıfta ve yine onların taşıyabileceği ağırlıkta yükleri vuruyorlar. Hassas, kırılgan fincanlar, camlar ve kristaller ile benzeri değerli parçalar; deliliğini artık ardında bırakmış bineklere yükleniyor, aklını başında taşıyabilen hamallara teslim ediliyor…
Bu emanet ediş; unutmak, ya da umursamamak değildir…
Bilakis; yükü paylaşmak ve daha kısa zamanda misliyle eşyayı ve en çok yolcuyu ötelere taşımaya çalışmaktır…
Zihin, pazudan güçlüdür!

Acıyın hallerime ki eskiden, muhabbet kuşlarını çok akıllı zannederdim. Bunlardan bir tanesi “cimbom” dedi diye, takımın oyuncularını tek tek tanır, yönetim kadrosunu bilir sanırdım ve gelecek sezonun transfer listesini ondan öğrenmeye çalışırdım!..
Öğrendim sonunda;
Adı geçen takıma gönül verenlerin hoşuna gitse de söylediği söz, bu kuş ancak duyduklarından, yalnızca anlayabildiklerinin, sadece bir zerresini nakledebiliyor!..
Yani kuşta o ilimden var, ama kuş alim değil!
Yani gazoz kapağında biriken suda ayın ışığı yansıyabiliyor, fakat karanlığın içindeki o kapak güneş değil!..

İpliğini çekince örgü sökülür;
Ve altından ya çıplak bir utanç, veya el değmemiş mücevher çıkar!..

Muhabbet kuşları konuşur, konuşur, konuşur…
Peki, neyi konuşur?

Siz, biliyor muydunuz zaten bunları?
E zaten ben de biliyordum söylediklerimin sır olmadığını;
Bir muhabbet kuşu gibi!..

Muhabbet kuşlarının sözlerinin sır olmadığını bilmek başkadır, muhabbet kuşlarının sırrını bilmek başka!..

Yeter mi bu kadar?
Hadi bakalım, muhabbetiniz bol olsun; ve tatlı olsun, ve güzel olsun…

Stop
Muammer Erkul
28 Ocak 2005 Cuma

 

3 yorum

  1. Bir sivri sineğe veya bir başka muhabbet kuşuna da “şu muhabbet kuşunu takip et, yanına düş…” denmişse…
    Öndeki muhabbet kuşunun, kendisinin “sadece bir muhabbet kuşu” olduğunu sayıklayıp durarak peşindekini üzüntülere garketmeye de hiç ama hiç hakkı yok…

    Hem, muhabbet kuşuna ne ki?!

    “Onu takip et! Yanına düş!” diyenlerin doğrusunu bildiklerinden şüphemiz mi var yoksa?
    Gittiği her yerden “onun peşine git!” diye kovulan… Onun yanına gelince bir de onun tarafından kovulup, arada kalan “peşindeki” ne yapsın? En acınacak haldeki, o…

    [LÜTFEN rumuz da olsa bir isim yazın, sabit bir işaretiniz olsun. Sizi nokta olarak kimsa hatırlayamaz! SİTE]

    ……….

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir