Ne işim var fuarda! [04 Ocak 2004 Pazar]

(Göreceksiniz ki, bu yazı bittiğinde bazı yazar dostlar "OHH" çekecek, bazı okur dostlar ise "YAA" diyecekler…)
…..
asında çıkan imza günü haberlerini takip ettiğini söylemişti. Ertesi gün de bir kitap fuarı olduğu için: "Geleceksin, değil mi" dedi yazar ama, demez olaydı. Çünkü karşısındaki kişi:
"Benim ne işim var abi ya, öyle yerlerde" dedi!.. Evet, doğru okudunuz, söylenen söz aynen böyleydi:
"Benim ne işim var abi ya, öyle yerlerde!.."
Önce afalladı yazar; ağzında lokma olsa, boğulur giderdi… Sonra çok üzüldü ve içi "gümp" diye bir kahkaha krizine düştü… Ardından, telaşla etrafına bakındı; çünkü bu konuşmayı biri duysa, muhakkak karşısındakini uygunsuz bir yere götürmek için ısrar ettiğini sanırdı!..

Bu hal, masumiyetin kaçıncı boyutudur, bilemiyorum. Hüzünlere bürünüp yürüyorum, sarı çınar yapraklarını foşurdata foşurdata…
Fakat bilinmesi gereken bazı noktalar olduğunu biliyorum:
Kitap fuarlarında (sadece) kitap türü şeyler satılır!.. Ve (doğru kitapları bulmak için) kitap fuarlarına gitmek hiç ayıp değil; hatta çok seviyeli bir iştir.
Bilinmesi gereken bir diğer nokta ise şudur: Kitaba ödenen para yazarın cebine gitmez. Yani bir kimse bir iki kitap alıp da beş on milyon ödediği zaman yazarı zengin etmez/edemez…
Çünkü bu paranın yüzde bilmem kaçı yurt dışından malzeme getiren geminin tayfasına, yüzde bilmem kaçı boya firmasının ambalaj işçisine, yüzde bilmem kaçı Merter, Cağaloğlu veya bilmem nerelerdeki matbaanın kalfasına, yüzde bilmem kaçı hamala, kalıpçıya, ciltçiye, yayınevi personelinin maaşına, devlete ödenen vergiye ve daha bilmem ne kadar değişik yerlere gider…

Buradan anlaşılacağı ve mutlaka anlaşılması gerektiği üzere; yazarından beleş bir kitap kapmaya çalışan "dost"larını kıramayan yazarlar da, işte bu kadar (yüzde doksandan fazla) parayı, sevgili "dostları" adına kendi ceplerinden ödemek zorunda kalırlar…
Tekrar etmekte fayda var…
Adınıza imzalanıp ayağınıza getirilmemiş her kitap için bir yazara küsmek haksızlıktır!.. Yazarından imzalı kitap almak; zaten satın alınacak olan bir kitabı, yazarının da bulunduğu bir mekanda satın almak ve hatıra olarak yazarına da imzalatmak demektir.

Affınıza sığınıyorum, ama söylemeden edemeyeceğim; bir gün, bir fuarda yaşını başını almış bir yazarın başındaki sözde okur, (bu kitap şu kadara olmaz mı) diye pazarlık yapıyordu. Fakir veya öğrenci de değildi üstelik, ticaret duygusunu tatmin ediyordu sadece…
Bu, ne kadar ayıp!..
Hatta yazara, kitabın fiyatını sormak ne kadar ayıp, yazara kitabının parasını uzatmak ne kadar ayıp…
Medeni bir insan bunu nasıl yapabilir?..
Fikrine saygı duyduğu için kitabını aldığı yazara da saygı duymalı insan, öyle değil mi?.. Yazar, işin düşünce ve sanat boyutudur. Madde ve para kısmına ise yayınevi(nin görevlileri) bakar, öyle değil mi?..

Yani bir yazar, birilerini imza gününe/fuara davet etmişse, belli ki bu, kendi için değil, karşısındakiler içindir… Çünkü bir yazarın bir imza gününde imzalayabileceği bütün kitapların toplam telifi, onu oraya getirip götürecek vasıtanın benzinini bile karşılayamaz…
Bunları herkesin anlamayacağını biliyorum.
Ve biliyorum ki sen, elbette "herkes"ten farklısın!..

Stop
Muammer Erkul
04 Ocak 2004 Pazar

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir