Ne mümkün? [31 Ocak 2001 Çarşamba]

Ne mümkün?

Veya; Zehirli Su… Yahut; Senli Ben… Ya da; Benli Sen…
Her ne ise, ismi önemli değil zaten!
(BİR KÂSE SUYA DÜŞEN BİR DAMLA ZEHİR GİBİ; GAYRI SENİ İÇİMDEN SÖKÜP ATMAK NE MÜMKÜN?..)

Nasıl damlarsa zehir bir kâse suya; İçime, öyle damladın…
…..
Ve nasıl karışırsa soluğa, nasıl karışırsa kana;
İşte öyle karıştın, öyle karıştın bana!..

Ve artık ööyyle karıştın ki; ayırmak ne mümkün…
Çözüp almak ne mümkün; boynuna sarmalanmış gönlümün kollarını!..
Ve anlamak ne mümkün;
İkimiz "bir" olduktan sonra, hangimiz seeen, hangimiz ben?..
İki şerbet bir kadehe dolunca, "bir tekini" tatmak ne mümkün?..

Dedim ya;
Ayırmak ne mümkün gözümü gözünden, elimi elinden…
Dedim ya;
Bir kâse suya düşen bir damla zehir gibi içime düşmüşsün sen…
Gayrı seni bu cândan çekip almak ne mümkün, söküp atmak ne mümkün ve çıkarmak ne mümkün?..
Bir kâse suya düşen bir damla zehir gibi;
Gayrı seni içimden söküp atmak ne mümkün?..

———————————————————

Sizden sizden…

KURŞUNİ
Bazen senden nefret ediyorum. Niye senin çıkmazlarını ben aşmak zorundayım. NİYE?
(T. T.)
…..
Hayırdır, güzelcik?..
Ne dediğini anlayamadım ama, biraz açarsan anlamaya çalışırım, söz… Yani benden elbette nefret edebilirsin, ama bunun niçinini bana bildirirsen, başkalarının da benden nefret etmelerine belki mani olabilirim, ha?… Yani bana kızdığınız zaman bunun sebebinden ilk önce haberim olursa hem kendime çeki düzen veririm ve kızgınlığınız geçer, hem de (dolayısıyla) aynı durumdaki diğer insanlara da hayrınız dokunmuş olur. Hemfikiriz, değil mi?… Sevgimle…

BAŞARI, İNANMAKTIR…
Bu mesajı bir arkadaşımın tavsiyesi üzerine yazıyorum.
Nasıl başlayacağımı da bilemiyorum, çünkü 24 yaşındayım bugüne kadar evlenemedim…
Ne yapacağımı şaşırdım, ne okulda ne iş yerimde doğru dürüst çalışamıyorum. Lütfen bir yol gösterin. Sevgilerimle…
(B. E.)
…..
Bir derdin varsa, ona çözüm aramaya niyet etmek, çözümün yarısını elde etmek demek aslında, senin de bildiğin gibi… Ayrıca, bahsettiğin karşı cinse saygı ve onlarla oynamama düşüncesi de en doğrusu…
Fakat kendine olan güvensizliğini aşmalısın…
Sana bir sır vereyim; aslında pek çok kişinin biliyor olduğu:
Hiç bir kız, evleneceği kimsede sadece yakışıklılık aramaz…
Belki ilk bakışta hoş görünür bu durum ama, karşındaki kişi senin hakkındaki asıl kararını seninle konuştuktan sonra verir…
Anlatabiliyorum değil mi?..
Filmlerde gördüklerin seni aldatmasın… Filmleri yapanlar veya senaryolarını yazanlar o yakışıklı adamlar değil ki, onlar sadece filmin parçaları!..
Gerçek hayatta başarılı kişilerin, insan ilişkileri iyi kişilerin, hatta karşı cins ile arası çok iyi olan kişilerin suratlarına bak; öyle ahım şahım bir yakışıklılık bulamazsın çoğunda. Hatta bir kısmı ciddi anlamda çirkindir de..
Burdan nasıl bir sonuç çıkar sence?..
Bu sonuç şudur ki:
Kendi kafalarının dışındaki (güzellik veya) yakışıklılıktan başka bir güzelliğin de mevcut olabileceğini bilmeyen… Bundan habersiz olanların haricindeki insanlar, KAFALARININ İÇİNİ DE güzelleştirmeye çalışır, kendilerini geliştirir, adım adım ilerlerler… Ve "başarı" onlara verir kendini…
Başarı; fethedilecek bir tek kale falan değildir…
Başarı; adım adım yürünen uzun bir yolculuktur.
Bu yolculuğun içinde pek çok kademe vardır. Belki bunlardan biri; bu ay bitmeden şu kitabı bitirmektir… Belki bir adres ararken, sokakların arasında kendi başını döndürmeden gidip bilen birine sorabilmektir… Belki bir dostuna yardım etmek, belki seni cezbeden birine (reddetme ihtimali her zaman bulunsa bile) küçük ve kırmızı bir gonca hediye etmektir…
Başarı; bir güven hadisesidir önce…
Başarı; inanmaktır…
Doğru insanlara yol sormak…
Ve doğru zamanlarda doğru iskelelerde olmaktır!..
Evet; sana birkaç da kitap tavsiye ederim, birkaç aya kalmaz, kendini sen bile tanıyamazsın inşaallah… Belki de evlilik haberini duyarız, kim bilir?
Ama mutlaka gazetedeki köşemizi oku ki; düşünme biçimin şekillenmeye bir başlasın bakalım.
Sevgimle…



Stop
Muammer Erkul
31 Ocak 2001 Çarşamba

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir