Bir bilgeye sormuşlar:
-Bir insanın zekâsını nasıl anlarsınız?
O da cevaplamış:
-Konuşmasından…
-Peki ya hiç konuşmazsa, dediklerinde o bilgin kişi;
-O kadar zeki insan nerede, demiş!..
Şimdi buna yorum mu istiyorsunuz benden?..
Ne yorumu!..
Bu satırların ardına hangi güç ve cüretle yorum koyabilirim ki ben?..
Ve üstelik, burada, hepinizden daha fazla (bir sene daha) çene çaldığımı da ispat etmişken cümle âleme…
Hakikaten ne çekersek dilimizden çekiyoruz, değil mi?..
Veciz söz çok güzel anlatıyor aslında durumu:
“Bir söz ağzımızdan çıkana kadar bizim esirimiz, çıktığından sonraysa biz onun esiriyiz!”
Konumuzla alakalı bir Kızılderili atasözü biliyorum; Cherokee Kabilesi’nden. Diyor ki:
“Dinleyin!
Yoksa diliniz sizi sağır yapacak!..”
Kanuni Sultan Süleyman devri.
Namlı kemankeş Ahmed Ağa 80 yaşlarında…
Bir gün çarşıda, ok satın aldığı dükkanın okçu çıraklarından biri diyor ki:
-Baba, sende kiriş gerecek kuvvet var mı ki?..
Atının üzerindeki ihtiyar, konuşmuyor… Çarşı kapısının zincirlerine yapışıp, bacaklarını da; kendisinin üzerinde bulunduğu hayvanının karnına sarıp, kollarını şöyle bir kasınca; altındaki atın ayakları yerden kesilip boşlukta sallanmaya başlıyor!..
…..
O kendini bilmez de dersini almış oluyor.
O kendini bilmez dersini almış oluyor daa, biz “kendini bilenler” bu ve buna benzer hikayelerden dersler alabiliyor muyuz?..
Alıyoruz değil mi?
Okuduğunuz, bu senenin son yazısıydı. Bir yıl içinde hangi olaylardan ve kimlerden hangi dersleri aldık; herkes bilir kendini…
Ve yarın sabah için;
Günaydın hepinize, iyi haftalar, ve güzel bir sene diliyorum.
Her şey gönlünüzce olsun…
Stop
Muammer Erkul
31 Aralık 2004 Cuma
“Dinleyin!
Yoksa diliniz sizi sağır yapacak!..”
Tekrar okumak gerekiyor bazen.
Tekrar tekrar dinlemek ve susmak.
Ben iki günlük ameliyatlıymışım bu yazının yazıldığı tarihte…
Ankara’daydık.
Gazetemi alır odama getirirlerdi bizimkiler:-)
O zamandaan bu zamana ne çok konuştum:sad:
Bugün bu yazıyı iyi dinledim ama…
Sevgiyle
A…