Az önce bir yazı yazıyordum, baktım ki; yer bitti ama daha anlatacaklarımın yarısına gelmemişim, dedim ki çark et ve başka bir şey yaz, kısa keserekten!.. Peki efendim!..)
Sen İstanbul Olsaydın isimli kitabının “önsöz”ünü okumanızı tavsiye ederim…
“Öğrendim:
Sevmek; itaattir, efendim!..” Diyor…
Sadece bu kadar mı? Evet, sadece ve yalnızca bu kadar. Kitabın yazarı, keçiboynuzu misali bir koca bölüm uzunluğundaki önsözlerden bıkmış olmalı, ki dünyanın en kısa önsözünü koymuş kitabın başına… Bir de “sonsöz” var; “son söz baştaydı zaten” diyen!.. Bu önsözün çoook kişiye, yüzyirmidört binden fazla kişiye ulaşmasını dilerim, siz de dua edin…
Böyle rahat rahat övebiliyorsam bu ifadeyi, anlamışsınızdır ki; “aktardığım” için, kendim söylemediğim içindir…
Fakat ben bu ifadeyi, yani tek kelimelik o cevabı çok düşünmüştüm. Kulaklarımda yankılanıp durmuştu:
“-Herkes sevgiden bahsediyor ya, hocamıza sordum; efendim, sevgi nedir?.. Cevabı tek kelimeymiş. Dediler ki: Sevgi; itaattir!..”
Allah Allaah, bu cevaba ne denir ki başka?.. Eski insanlara hayranlığım her geçen gün artıyor, bir kelime yok fazladan!.. Zaten bütün cevap tek kelime!..
Necip Fazıl var ya; şu dik başlı şair… Kalbinden yakalandığı kapıya gitmeden evvel bir hafta boyunca soru hazırlamış. Öyle bir soru soracağım ki hocam hep bana cevap verecek, diyerek …
“-Efendim, iyi insan nasıl olunur?..” (Şimdii, bunu size sorsalar, kaç hafta anlatırdınız?.. Bana sorsalar hiç susmazdım herhalde!..)
Cevap; sanki bir yayda gerilir gibi biraz beklemiş… Sonra, yumuşacık bir ok gibi üstadın tam kalbine saplanmış: “-Nasip!..”
Zınk diye, giriyor insanın kalbine bu cevap, değil mi?.. Kapı da kapı hani, hoca da, mübarek; sanki aslan terbiyecisi!..
İşte sanırım o günden sonra, o deli adam; kalbinden yaralı bir kaplan gibi, ardında pembe bir iz bırakarak dolaşmış durmuş insanlar arasında, yarasını koklatmış!..
Edebiyat elbet karın doyurmaz; iştah açar!..
Ne sarılmış renkli kağıdın üstüne?..
Ne öğrendim biliyor musunuz?..
“Var, ve bir” olduğunu bildirmek için Allahü teala yüzyirmidörtbinden fazla peygamber göndermiş insanlar arasına, hepsi de aynı sözü söyleyen…
Nuh aleyhisselam tufandan önce kaç kere doğru yola çağırmış dersiniz kavmini, akrabalarını, çoluk çocuğunu?.. Kaç kere tekrar etmiş, kaç gün, kaç hafta ısrar etmiş, kaç ay bıkmamış, vazgeçmemiş dersiniz?.. ( Düşünün, siz; birilerinin hem hayatlarını ve hem ahiretlerini kaybedeceğini bilseniz ne kadar zaman ısrar ederdiniz, doğruyu göstermek için?..)
Hazret-i Nuh, elli yaşında peygamber olmuş ve tam 950 yaşına kadar, tam dokuz yüz sene her gün, her gün, her gün çağırmış insanları doğruya ve sonunda gemisine bir avuç kişi binmiş!..
Yani, dostlar; her sözümüz yanlış bile olsa, kitaptaki “önsöz”ümüz doğrudur…
Son sözümüz de böyle olsun inşallah:
Sevmek; itaattir, efendim!..
……
NOT:
Sen İstanbul Olsaydın, için 0212. 551 32 25’i arayınca ya elden getiriyorlar, veya kitabın size en yakın nerede bulunduğunu söylüyor…
Stop
Muammer Erkul
15 Ocak 2003 Çarşamba
Neredeyse 10 yıl’a yakın bir zaman geçti.O geçmiş zamanda yazdığınız söz bir pankart niteliğinde biraderim,.”EDEBİYAT ELBET KARIN DOYURMAZ İŞTAH AÇAR ,, . Sen de az değilsin hani. Bu cümle, yazarın kıymetli mücevher ayarının kaç kratlık olduğunun göstergesidir.Yolun açık nasibin bol olsun kardeşim.
İLYAS ÇAYLI