Holigan katilleri
“Holigan katili” olarak bugünlerde tekrar mahkemeye çıkartılan şu çocuk var ya; gazetelerde resimlerini gördükçe içim sızlıyor… Tanımam etmem, nereli olduğunu, neye inandığını, yaşını, hatta adını bile bilmem de, niye mi sızlar içim?.. Hadi anlatayım size de, rahatlayayım bari…
………..
Tanımadığım halde bu çocukları, olayların ardından, koca memlekette; “Avrupa bize kaş çatarsa neyleriz?.. Derhal kendimiz asalım onlarııı, keseliiim, sallandıralııım” yırtınışlarına, net olarak karşı çıkan iki kişiden (diğeri Ali Sami Alkış idi) biri de bendim. Hatta televizyonlarda benim köşem sallanmış tartışma programlarında “işte bunlar” falan diye suçlamak için!..
…..
Tanımasam da bu çocukları, inancım değişmedi hâlâ. Çünkü, elbette ben haklıydım. Haklı olan ben de olsam, o günkü (tartışmaları hortlatmamak için) detayları hatırlatmıyorum… Ama herkes bilir ki; yasakları çiğner gelir, ve kendi kendine Boğaziçi Köprüsü’nden atlarsan, yüzeyine çarptığında doksandokuz kemiğini birden kıracak olan su; cebindeki kimliğinde Peşmerge mi, Eskimo mu veya İngiliz mi yazdığına aldırmaz!..
“Kraliçeden çok kralcı” bazılarının, bizi, sanki; “katle taraftarmışız” gibi gösterme çabaları hiçbir zaman umurumuzda olmaz!.. Çünkü nasıl lanse edilirsek edilelim, her zaman bilir ve bildiririz ki; hiçbirimizin bireysel olarak ceza verme yetkisi yoktur… Ne teröre ne de taarruza hakkımız yoktur… Bazıları “delik” olduğunu iddia etse bile, bir devlet çatısı altında yaşadığımız sürece de o devletin kanunlarına tabiyizdir… (Bundan daha anlaşılır bir ifade olabilir mi?..)
…..
Bilirim ki; dinimin de devletimin de kanunlarına uymaz bu hareket… Bir Türk, “devlet hâkimiyetini kabul ettiği” sınırlarda adam öldüremez… Bir Müslüman, “hâkim olan dinini hatırladığı” müddetçe cinayet işleyemez…
Ama hoş olmayan; ecelin, bizim mahalledeki “cami duvarı”nda gelmesiydi onlara!..
Sadece “bayrak” için
Şimdi bir defa da şöyle bakalım;
Bu bayrağın gölgesinde asker emir alır vazife yapar, tüccar çalışır para kazanır, politikacı itibar ve oy toplar…
Birileri ise (ne emir alıp, ne para kazanıp, ne de itibara sevdalanıp) sadece bayraklarının rengi uğruna hayatlarını koydu ortaya!.. İlginç olan da işte bu. (Peki doğru mu yaptılar?.. Bunun cevabı “HAYIR” olarak zaten tarihe geçmiştir, sormaya bile gerek yok!..)
…..
Artık, yeryüzünün hiçbir noktasında inşallah, ne siyah ne beyaza, ne Müslim ne gayrimüslime, ne Türk ne ecnebiye ait bir damla bile kan dökülmemesini umuyor… Ama bir yandan da düşünüyorum ki, bu noktadan sonra; al üstüne konmuş bir yıldız ve bir ak hilâl için… Yani sadece “bayrak için” kan döken son Türkler acaba bu çocuklar mı olacak?..
Örtülü boyut
Taksim’de ölen serserilerin, İngiltere’deki hangi semtin “fanatiği” olduğu inanın ki hiç önemli değildi İngiltere için… Hatta holiganları bıçaklayanların kim olduğu da hiç mühim değildi…
“Kullanılabilecek olan” şu mesajdı İngiliz için önemli olan: “Türkler, İngilizleri öldürdü…”
Ne için öldürdüler peki?
BAYRAK İÇİN…
Bayrak için haa, alın öyleyse!..
Biz sizin her birinizin göğsüne, boynuna, koynuna İngiliz bayrakları dolduralım da görün!..
…..
Başardılar mı peki?..
Maalesef evet!..
Hemen hemen her birimizin pabucundan beresine, kaşkolundan donuna kadar İngiliz bayraklı bir şeyleri oluverdi…
Cilveli hatunların ayak serçe parmaklarından kulak memelerine kadar kendi bayrağından motiflerle süsleyiverdi gavur!..
İngiliz “manda”sı
Türkiye’de (Türk bayrağı kanunen koruma altındayken) İngiliz bayrağı giymek moda olabilir mi yahu?..
Oldu… İnan ki oldu!..
Ben hâlâ inanamasam bile, sizler inanın bana ki; Türkiye’de… Bu topraklarda… İngilizin bayrağını göğsünün tam ortasında gezdirmek moda oldu!..
Tüylerim dimdik oluyor…
Sırtımın ortasında buz kalıpları…
Karnımın üstünde değirmen taşlarıyla düşünüyorum da dedem görseydi bunu, acaba ne yapardı?..
Sadece benim dedem mi, ya senin deden? Peki ninen görseydi kırmaz mıydı kafanı tahta kepçesiyle?..
Ya haminnen?.. Yani deden ile büyük halanı kucağında, en ufak evladını da karnında bırakarak Çanakkale’ye giden 25’lik yiğidini, bir İngiliz kurşununa veren o acılı kadın…
… yüreği, göğsü ortadan çatlamaz mıydı, senin göğsünde gördüğü an İngilizin haçını?..
Çıksalar yer altından!..
Şimdi; benim dedem, ya da senin ninen…
Yahut Çanakkale’de uğruna öldüğü… Ve namusunu, hürriyetini temsil eden, al üstündeki ak hilalli bayrağına son kez bakarak tebessüm eden, ve kan karışmış toprak koklayarak son nefesini veren atalarımız…
… çıksalardı yerin altından;
… görüp halimizi de, “KORKU İÇİNDE” ATMAZLAR MIYDI KENDİLERİNİ YENİDEN TOPRAĞIN DİBİNE?..
…..
Hatta, gazetelerde resmini gördüğümüz şu çocuk…
Hani şu, İngiliz saldırganları bıçakladığı için uzun zamandır içerde yatan o çocuk… Bugün cezası bitse de çıksaydı dışarı, neler hissedeceğini çok merak etmekteyim;
Görünce memleket insanlarının yarısının göğsünde İngiliz’in bayrağını…
……
Ya da, hadi siz bana söyleyin;
Nasıl sızlamasın içim?..
……
NOT: (Yarın “Bir manda ve bir inek” hikayemiz var…
Yeterinden daha kısa, ama yeterinden çoook uzun!..)
Stop
Muammer Erkul
13 Haziran 2001 Çarşamba