Nisan’ın 23’üne… -2- [21 Nisan 2006 Cuma]

(Madem ki çocuklar içindir 23 Nisan, öyleyse bu yazı Nisan’ın 23’üne olsun, demiştik ya dün. Hadi devam edelim…)

…..

İstediğiniz kadar tartın okula gelen öğrencileri. 20 kiloluk çocukların, her gün sınıflarına 30 kilo civarında girdiğini noterlere tespit ettirin…
Kitapları özel yayınevlerinin basıp satması veya devletin ücretsiz vermesi bir şey değiştirmiyor aslında.
Milyonlarca çocuk bu sene, ve geçen sene, ve önceki sene, ve daha önceki sene, ve daha da önceki sene; sırtlarında kendi ağırlıklarının yarısı kadar bir ağırlıkla gittiler okullarına ve aynı şekilde evlerine döndüler koca bir yıl boyunca. Öyle değil mi?

Açıp bakınca çocukların çantalarına, ne görüyorsunuz?
Her ders için bir kitap. Her ders için ikinci bir kitap. Her ders için bir defter. Aynı ders için (genellikle öğretmen tavsiyesiyle satın alınan) bir veya iki yardımcı kitap daha. (Bazı özel durumlar, hafta sonu kursları filan hariç…)
Unutmuştur çoğu kimse, veya ilgi alanının dışında kalmıştır bu işkence!
Hatırlatayım, kitaplardan örnekler vererek:
Devletin verdiği “Hayat Bilgisi Öğrenci Çalışma Kitabı” ile “Hayat Bilgisi Ders Kitabı”. Ve Hayat Bilgisi defteri… (Aynı ders için toplam olarak iki kitap bir defter.)
Devletin verdiği “Türkçe Öğrenci Çalışma Kitabı” ile “Türkçe Ders Kitabı”. Ve Türkçe defteri… (Toplam iki kitap ve bir defter.)
Devletin verdiği “Matematik Öğrenci Çalışma Kitabı” ile “Matematik Ders Kitabı”… Matematik defteri… Ayrıca öğretmen tavsiyeli, 238 sayfalık “Matematik Anlama Anlatma ve Uygulama Etkinlikleri” kitabı. Bu örnekte ilkokul birinci sınıftan bahsediyorum ve sadece matematik dersi için toplam 3 kitap ve bir defter oldu.
Başka bir örnek, 3. sınıftan. Aynı kitaplara ilave olarak 352 sayfalık “Öğrenci Merkezli İlköğretim Matematik” kitabı ve ayrıca bunun yarısı kalınlığında buna ilave bir kitap daha… Ne oldu? Sadece matematik dersi için, ikisi yardımcı olmak üzere toplam 4 kitap ve bir defter oldu…
Devletin bastığı kitaplarda eksik olan nedir ki, “daha iyi anlattığı” söylenen özel yardımcı ders kitapları tavsiye edilir? Ve neden özel kurslara çağırılır çocuklar? Bu sorular bile şu anki “hamallık” konumuzun dışında…

Şimdi, bunları diyen kimseye ne derler?..
“E kardeş, peki sen söyle hadi. Ne yapalım?..”
Yani, bu sözü deseler de demeseler de bizim ısrarımız hep aynıdır: ÇOCUKLARA HAMALLIK YAPTIRMAYALIM!..

Eğitim öğretim yılı açılıyor. Her şey pırıl pırıl, cicili bicili, süslü, boyalı, temiz, taralı… O günlerde işlenmeye başlanan ilk konu: “İlköğretim Haftası…”
Arada çok konu daha var, çok ünite, çok ders…
Kitabın sonundaki konunun adı ise: “Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı”
Buraya kadar her şey hoş da; problem şurada:
Bir çocuk, taa mayıs ayında bile işlenecek konuların yaklaşık 5 kiloluk kitap defter yükünü, neden sene başında her gün okula götürüp getirir ki?..
Yine aynı çocuk, haziran sıcaklarında bile, neden hâlâ, taa on ay önce okunmuş, işlenip geçmiş “İlköğretim Haftası” konusu bile dahil olmak üzere, tahminen 5 kiloluk kitap ve defterlerin yükünü her gün okula götürüp getirir ki?..

Çare? Bulunur elbette… İstenirse!
En kolay, en ucuz, en pratik, en güzel çare: Ağır ve kalın kitaplar yerine, ince ve hafif fasiküller (yani formalar, dergiler)dir…
Üstelik bunlar gramajda ağır, parlak ve gözü bozacak kadar beyaz OLMAYAN kâğıtlara basılmalıdır. İdeal olan ise sarımsı gazete kâğıdıdır…
Bu (kitap değil) forma/fasikül/dergi halindeki kitapçıklar; bütün yıl boyunca işlenecek konuların, sadece ÜNİTE VEYA AYLARA GÖRE bölünmüş kısımlarını içinde bulundurmalıdır… (Unutmayın, bu yazının sonunu 23 Nisan’da okuyacaksınız…)
 

Stop
Muammer Erkul
21 Nisan 2006 Cuma

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir