Bir insan düşünün ki; her ne yaparsa yapsın, hesabını sizden soracaklar!..
Kimse görmezken bile bir yanlış iş yapsa, size şöyle diyecekler:
“Gel bakalım, ver bu yanlışın hesabını!..”
Hesaptan kaçabilmek yok… “Yanlış gördüklerini, hatalı yazdıklarını” söyleyebilmek yok…
Var ise yapılan bir suç, cezasını karşına dikecekler!
Bir kişi düşünün…
Her ne yaparsa yapsın siz vereceksiniz hesabını; isteseniz dee, istemeseniz de… Yapılan hatayı bilseniz dee, hatırlamasanız da!
Bir düşünün bakalım… Böyle biri olsaydı ve gerçekten de onun her hatası, her kusuru, her günahı, sizin paçanızdan kapmak için peşinizde dolaşıyor olsaydı…
..ne yapardınız?
..ne kadar tedirgin olurdunuz?
Şimdi, işte tam da o kadar tedirgin olmak zamanıdır. Çünkü gerçekten de o kişinin gizli veya aşikâr yaptığı her işin mesulü sizsiniz. Öyleyse hesabını da siz vereceksiniz!
Açık mı kulaklarınız, görebiliyor musunuz yazdıklarımı?
Duyun öyleyse, duyun: Çünkü o kişi sizsiniz! İstediğiniz kadar tedirgin olun şimdi…
İstediğiniz kadar adımlarınızın hangi yöne gittiğini ölçün ve konuştuklarınızı kontrol etmeye çalışın…
Şimdi hemen, şu anda, bir insan düşünün, “o” insanı düşünün, yani kendinizi düşünün!
Bazılarının durumu daha da vahimdir, şöyle ki: Onlar, kendi hesaplarının yanında bir de, kendilerine “baba” diyenlerin, “bey” diyenlerin hesabıyla karşılaşacaklardır!
Ha bugün, ha yarın; ama bir gün mutlaka!
…..
(Berat Kandilinizi tebrik eder ve “ganimeti” paylaşanlardan olmanızı dileriz…)
Stop
Muammer Erkul
06 Ağustos 2009 Perşembe