Ölene kadar yaşamak… [24 Haziran 2000 Cumartesi]

Milyonlarca, milyonlarca insan sağlık mazeretinden yakınmaktadır. Ama, pek çok durumda, bu yerinde bir bahane midir?..
Diyor Dr. David J. Schwartz. Ve devam ediyor:
Bir an için bildiğiniz, tanıdığınız oldukça başarılı olmuş insanları düşünün; sağlığı bir mazeret olarak kullanabileceği halde kullanmayan kişileri.
Doktor ve cerrah arkadaşlarım “örnek” bir yetişkin insan hayatının var olmadığını söyler. Tıbbi açıdan herkeste mutlaka bir problem vardır. Birçok insan kısmen veya tamamen sağlık mazeretiyle teslim olur, başarıyı düşünenler hariç.
Bir öğleden sonra sağlığa karşı doğru ve hatalı tutumu gösteren iki deneyim yaşadım. Cleveland’deki bir konuşmamı henüz bitirmiştim. Çıkışta 30 yaşlarında bir adam benimle birkaç dakika özel olarak konuşmak istediğini söyledi. Önce toplantıyla ilgili olarak beni övdü, ancak sonra “Korkarım fikirleriniz kendimi daha iyi hissetmemi sağlayamayacak” dedi.
“Biliyor musunuz” diye devam etti, “Kalbimden rahatsızım ve kendimi sürekli kontrol altında tutmak zorundayım.”
Daha sonra konuşmasını dört doktora gittiğini ancak hiçbirisinin bu problemi çözemediğini anlatarak sürdürdü ve ne yapmasını tavsiye edeceğimi sordu.

Doğrusu, dedim, kalp hakkında hiçbir şey bilmiyorum ama farklı mesleklerden kişiler de olsak üç şey yapardım. İlk önce bulabileceğim en iyi kalp doktoruna gider ve onun koyacağı teşhisi kabul ederdim. Şimdiye kadar dört doktora gitmişsiniz ve hiçbiri de kalbinizde anormal bir şey bulamamış. O halde beşinci doktor son kontrolünüz olsun. Belki de mükemmel işleyen bir kalbiniz vardır. Ama kalbiniz hakkında endişe etmeye devam ederseniz sonuçta çok ciddi bir kalp rahatsızlığına sahip olabilirsiniz. Bir hastalık aramak, çoğu zaman hasta olmanıza neden olur.

Size önerebileceğim ikinci şey Dr. Schindler’in “Yılda 365 Gün Yaşamak” adlı harika kitabını okumanızdır. Dr. Schindler bu kitabında hastane yataklarını işgal eden her dört hastanın üçünde aslında DSOH (Duyguların Sebep Olduğu Hastalık) olduğunu gösterir. Düşünsenize, şu an hasta olan her dört kişiden üçü, eğer duygularıyla nasıl baş edebileceğini öğrenmiş olsaydı şimdi sağlıklı olacaktı. Bu kitabı okuyun ve kendi “duygu yönetimi”programınızı geliştirin.

Üçüncü olarak da ölene kadar yaşamaya azmederdim…”
Bu dertli adama, yıllar önce vereme yakalanmış olan avukat bir arkadaşımın bana verdiği öğüdü anlatarak konuşmama devam ettim. Bu arkadaşım denetim altında bir hayat yaşaması gerektiğini biliyordu ama bu durum onu hukuk alanında çalışmaktan, iyi bir aile yetiştirmekten ve hayattan gerçekten zevk almaktan alıkoymadı. Şimdi 78 yaşında olan arkadaşım felsefesini şu kelimelerle açıklardı:
“Ölene dek yaşayacağım ve hayatla ölümü birbirine karıştırmayacağım. Bu dünyada olduğum sürece yaşayacağım. Neden sadece yarı canlı olayım? Kişinin ölmek konusunda endişelenerek geçireceği her dakika aslında o kişinin ölü olarak geçirdiği bir dakikadır.”

Bu noktada ayrılmam gerekiyordu; çünkü Detroit’e kalkan uçağa yetişmek zorundaydım. Uçakta ikinci fakat çok daha hoş bir tecrübe yaşadım. Kalkışın gürültüsünden sonra, bir tik-tak sesi duydum. Şaşkın bir şekilde yanımda oturan adama dönüp baktım. Ses o taraftan geliyor gibiydi.
Koca bir gülümseyişle bana baktı ve “Bomba değil, sadece benim kalbim” dedi.
Elbette şaşırmıştım, o nedenle yaşamış olduğu şeyi anlatmaya başladı. Henüz üç hafta önce ameliyat olmuş ve ameliyatta kalbine plastik bir subap konmuş. Bu tik-tak sesinin yeni doku yapay subabı sarana dek birkaç ay devam edeceğini söyledi. Ona ne yapacağını sordum.
“Oo, dedi. Büyük planlarım var. Minnesota’ya döndüğümde hukuk okuyacağım. Bir gün kamu sektöründe çalışmayı ümit ediyorum. Doktorlar birkaç ay hiçbir şeye aldırmamam gerektiğini ama daha sonra yeni bir insan gibi olacağımı söylediler.”

İşte size kalp problemine karşı alınacak iki tutum. Birinci kişi, organik olarak bir problemi olup olmadığından dahi emin değil, endişeli, canı sıkkın, yenilgi yolundaki duygularına destek verecek birilerini arıyor. İkinci şahıs, en zor ameliyatlardan birini geçirdikten sonra, iyimser ve bir şeyler yapmaya hazır. Fark, sağlığa yaklaşımda yatıyor.
…..
Yoruma lüzum var mı?..

Stop
Muammer Erkul
24 Haziran 2000 Cumartesi

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir