Ölüme dair [21 Nisan 2000 Cuma]

Ölüme dair

Yaşayanlara yazılır “ölüme dair” yazılar… Ölüme dair yazılar “yaşayanları” arar durur; çünkü ölülerin, ölüme dair yazıları okumaya ihtiyacı yoktur!
Yaşayanlara yazılır “ölüme dair” yazılar…
Ve bütün ölüme dair yazıları “diriler” yazar; ölmemişlere ölüme dair bir kaç söz söylemek için!

Dirilerin “ölmemiş olanları” anlamaya çalışır ölüme dair yazıların anlattıklarını…
Ve ölülerin “yaşayanları”dır aslında bizlere suni teneffüs yaptıran!..
Yaşayanlara yazılır “ölüme dair” yazılar…
Ölüme dair yazıları da “yaşayanlar” anlar!
Yaşamak; “sonsuzlukla barışmaktır” aslında; ve bilmem nasıl yaşar “tek hayat”a mahkum olanlar?..

Ölüme dair yazmak ve ölüme dair okumak; bir ölünün karanlık odasında havasızlıktan boğulmakdan ziyade, ölümün penceresini açmak ve ordan bir “ödünç” nefes solumaktır…
Sonra solmaktır yaz güneşine dayanamayan laleler gibi!
Ama en güzeli; müjdeler almaktır…
Müjdeler almaktır.

Faydası yoktur korkuların, ecele…
Bazı kafalarınsa işi kumda saklı durmaktır!..

Ölüme dair yazılar “yaşayanlara” yazılır.
Yaşayanlara yazılır “ölüme dair” yazılar…

——————————————————–

Önemli talimatlar (!)
(Talimatlara elbette dikkat etmek lazım… Lüzumlu olsalar da olmasalar da… Hadi, şunlara da bir göz atın bakalım. Ne talimatlar varmış, bilmediğiniz!..)

Saç kurutma makinasının üzerindeki bir talimat:
“Uyurken kullanmayın.”
Kızarmış patates torbasının üzerindeki bir başka talimat:
“Kazanan siz olabilirsiniz… Üstelik, satın almanız da şart değil… Ayrıntılı bilgi torbanın içinde…”
Bir sabun kutusundaki ise şöyle diyor:
“Kullanım şekli: Normal sabun gibi.”
Donmuş yemek kutusundaki:
“Öneri: Buzunu çözün.”
Otellerde verilen duş başlığının kutusundaysa:
“İçine bir tek baş sığar.”
Hazır tatlı kutusunda:
“Altüst etmeyin.” (Ama uyarının kutunun dibinde, tatlının altında yazılı olduğunu söylemekte yarar var.)
Marks/spencer’e ait bir puding kutusunda:
“Ateşin üzerine koyarsanız ısınır.”
Bir uyku ilacının üzerinde:
“Uyuklamaya sebep olabilir.”
Bir ütü kutusunda:
“Giysilerinizi üzerinizde ütülemeyin.”
İngiltere’nin ünlü eczane zinciri Boots’un “çocuklar için hazırladığı” öksürük şurubu kutusunda:
“İçince araba kullanmayın.”
Çin malı Noel ağacı ışıklı süslemelerinde:
“Sadece içeride ve dışarıda kullanılabilir.”
Japon malı mutfak robotunun üzerinde:
“Başka amaçla kullanılamaz.”
Fındık paketinin üzerinde:
“Dikkat: İçinde fındık var.”
American Airlines şirketine ait fıstık paketinin üzerinde:
“Talimat: Paketi açın, fıstıkları yiyin.”
Bir elektrikli testerenin üzerinde:
“Çalışırken elinizle durdurmaya teşebbüs etmeyin.”
Barbaros Altıoğlu-Manisa

Beklemiyordum seni
Bahar ağrıları içinde yattım yatağıma dün gece. Başım ağrıyordu. Kalp pencerem kapalıydı ve önünde rüzgârlar esiyordu…
Seni göreceğimi tahmin etmiyordum rüyamda. Senin o güzel yüzünü… Kalp pencerem kapalıydı.
…..
Özlem duyuyordum bir şeye. Bir şeye özlem duyuyordum. Ama nedense özlem duyduğum şeyi mehtaplı gecelerde hayal edemiyordum. Hayaller mavidir derler. Benimkisi ise kapkaranlıktı…
…..
Her tarafta sessizlik hâkimken yanımda bir tek sen vardın. Ben masum masum ağlarken, beni kollarına sen sardın. Ağlamıştın arkamdan çoğu kez; belki de ben duyamadım…
…..
Sıcacıktı tebessümlerin. Aldım onları, içimde tütsüledim. Yalnızken çok korkuyordum ama sen olunca başucumda, rahat ettim…
Beni buralarda bırakıp da niye gittin?..
…..
O son gece kazındı hayatıma. Üzerinde ölüm kokuları var. Ve bir de hasretim var; gezinen diyar diyar…
…..
Beklemiyordum doğrusu seni. Beklemiyordum rüyama. Ateşlere atılmış gibiydim. Bahar ağrılarına tutulmuştum. Bahar sarhoşuydum. Koşuyordum özlemime doğru. Ama özlemimin ne olduğunu bilmiyordum…
…..
Doğrusu beklemiyordum seni rüyama, ANNE…
Salih Topçu – İstanbul

Bakış açısı
Bir parti sonrası evimi temizlemek için saatlerce uğraşıyorsam pek çok arkadaşım var demektir.
Faturalarımı ödeyebiliyorsam, bir işim var demektir.
Pantalonum biraz sıkıyorsa, aç kalmıyorum demektir.
Gölgem beni izliyorsa, güneş ışığını görebiliyorum demektir.
Otobüsten indiğim yerden iş yerime kadar olan yolu uzun buluyorsam, yürüyebiliyorum demektir.
Hükümet hakkında eleştiri yapabiliyor ve bu eleştirileri başkalarından da duyuyorsam, konuşma özgürlüğümüz var demektir.
Durakta beklerken yanımda duran adam anahtarlarıyla oynuyor ve bu sesten rahatsız oluyorsam, işitiyorum demektir. Camları silmem, çatıyı onarmam gerekiyorsa, bir evim var demektir.
Doğalgaz faturam yüklü geliyorsa, ısınıyorum demektir.
Yığınla yıkanacak ve ütülenecek çamaşırım varsa, yığınla giyeceğim var demektir.
Çalar saatim sabahın köründe çalıyorsa, yaşıyorum demektir.
Akşamları kendimi yorgun hissediyorsam ve bacaklarım ağrıyorsa, o gün üretici olmuşum demektir.
Ve bütün bunların farkına varabiliyorsam mutluyum demektir.
Ali Kaya-Çorlu

“Yumuşaklıktan mahrum olan kimse, bütün hayırlardan mahrum olur.”
(Hadîs-i şerîf)

Stop
Muammer Erkul
21 Nisan 2000 Cuma

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir