Kırmızı süveterli ve beyaz sakallı o adamın başlattığı TEMA hareketi hayal kurmayı öğretti pek çoğumuza. Erozyon başta olmak bütün çevre konularına dikkatimizi çekti. Büyük adımlar da atıldı. TEMA Vakfı şimdi de yeni bir hayal koydu milletimizin önüne: 2040 Yılında Şehirlerimiz…
2040 yılında şehirlerimiz nasıl olacak/olmalı?
Bu hayaldeki insanlar çok ilgililer ve haftanın belli günlerinde gönüllü hizmet veriyorlar. Bilgi toplumu olma yolundalar, hem kendi ve hem de dünyanın geleceği için gayret gösteriyorlar… Ülkemiz doğa dostu politikacılar tarafından yönetiliyor…
Kırsal alanlar da kalkındığı için insanlar doğduğu yerde de çalışma imkânına sahip. Göç dengelendi. Gecekondulaşma, plansız kentleşme, ulaşım, kirlilik, su ve enerji gibi dertlerin çareleri bulundu. Şehir alanlarının çevreye yayılması durdu, geçmişte işgal edilmiş birçok orman alanı ve su havzaları kurtuldu, buralarda yaşayanlar da ideal mekânlara taşındı. Şehir suları daha temiz ve güvenli…
Yeni binalarda enerji çok verimli kullanılıyor. Her bina, estetik görünüşlü panelleriyle kendi elektriğini üretebiliyor. Yenilenebilir enerjinin kullanımı yaygınlaştı. Binaların çatılarındaki kiremitlerin yerini güneş enerjisi panelleri aldı. Belediyelerden imar izni almak için bu sistemleri kurmak şart… Bütün sokak ve trafik lambaları enerjisini, kendi üzerlerine monte edilmiş güneş enerji panellerinden sağlıyor… Yerel yönetimler rüzgâr enerjisi için yatırımlarını artırdılar. Her şehir ve çoğu ev enerjisini kendi üretiyor.
Su kullanımında da insanlar gayet bilinçli. Binalar da buna uygun yapılmış durumda. Barajlar neredeyse dolu, ama artık herkes su tasarrufunu alışkanlık haline getirdi. Binaların bodrum veya bahçelerinde büyük yağmur suyu depoları görülüyor. Bu sular evlerde ve bahçe sulamalarında kullanılıyor. Şehirde belirli aralıklarla kurulan yağmur suyu toplama şebekelerinde biriken sular ise park ve bahçeleri sulamada kullanılıyor…
Eskiden kişi başına 1 metrekare olan yeşil alan miktarı sürekli artıyor. Çoğu yerde park ve gezinti alanları yapıldı. Şehir çevresindeki boş alanlara her yıl dikilmekte olan fidanlar da artık iyice büyüdüler. Her taraf yemyeşil görünüyor…
“Kullan at” tipi ürün üretmek kesinlikle yasak. İnsanlar, çöplerini kendileri ayırıp belediyelerin her tarafa yerleştirdiği “geri dönüşüm kutuları”na atıyor.
Fabrikalar şehir dışında. Enerjilerini güneş ve rüzgârdan üretiyorlar. Bacalar, atık sular ve kimyasal atıklar çok sıkı denetleniyor. Tarım alanlarında, meralarda ve orman alanlarında sanayiye izin verilmiyor…
Kara ve denizde toplu taşıma araçları kullanılıyor. Yani, gürültüsüz ve havası temiz şehirlerde artık trafik te dert değil. Toplu taşıma araçları da güneş enerjisi kullanıyor, pilleri boşaldığında rüzgârdan üretilen enerjiyle yollarına devam ediyorlar. Vapurlar geceleri depoladıkları güneş enerjisi veya biyoyakıt kullanıyorlar… Petrolle çalışan vasıta görmek artık çok zor… Uçaklar bile güneş enerjisine dönmeye başladı…
Şehirler yalnızca sosyal ve kültürel açıdan değil, hava temizliği ve çevresel açıdan da yaşanılacak yerler…
Arıtılmadan dere ve denizlere verilen atık su yok. Arıtılan bu sular organik tarım yapılan alanlarda sulamada veya tekrar fabrikalarda kullanılıyor 2040 yılında…
İşte böyle bir hayal sunuyor TEMA Vakfı bizlere…
Bugünün gerçekleri dünün hayalleriydi. Bugünün hayalleri ise yarınların gerçeği olacak…
30 yıldır aynı kırmızı süveteri giyerek bize örnek olan “Erozyon Dede” Hayrettin Karaca’nın hayallerine katılıyor, nasırlı ellerinden öpüyorum. TEMA Vakfı (Türkiye Erozyonla Mücadele, Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları Koruma Vakfı www.tema.org.tr )’nın çabalarına takdirle, saygıyla bakıyorum…
Ve her yıl biraz daha sakin, gürültüsüz, yeşil olabileceğini şehirlerimizin, sularımızın daha bol ve havamızın daha temiz olabileceğini umuyorum.
Stop
Muammer Erkul
04 Ocak 2008 Cuma