Öperken koklamayı "senden" öğrendim!..
Ben, "koklanmayı" senden öğrendim;
Ve de koklamayı!..
…..
Ben, koklamayı; senin koklamalarından öğrendim…
Ben, seni duymayı; beni dinleyişinden öğrendim…
Ben, seni görmeyi; bana bakışından öğrendim…
Ben, sana dokunmayı; bana dokunuşundan öğrendim…
Ve ben…
Ben, öperken koklamayı;
Öperken beni koklayışından öğrendim…
…..
Ben, öperken koklamayı,
Senden öğrendim!..
Sen, yüreği kıpır kıpır denizlere kokuyordun…
Sen, yeşil yansımış bahar göklerine kokuyordun…
Ve sen;
Yıkanmak üzere olan toprağa kokuyordun aslında.
Sen, "sana" kokuyordun; bana bulanmış…
Sen, sana kokuyordun, "bana" karışık!..
Güzelliğini hiç bilmez olur muyum;
Toz olup ufalanışını, kuruyan terinden arta kalan tuzun!..
Saçının dibinde yaşayan son damlanın, bulaşıp dudağıma;
Parlamasını yâren bir yıldız gibi…
Bilmez olur muyum tuzunun güzelliğini?..
Ben, yaprak yaprak açılmayı ve yaprak yaprak okşanmayı senden öğrendim…
Ben, koklanmayı…
Ve öperken koklamayı senden öğrendim!
Ben, seni duymayı; beni dinleyişinden öğrendim…
Ben, seni görmeyi; bana bakışından öğrendim…
Ben, sana dokunmayı; bana dokunuşundan öğrendim…
Ve ben…
Ben, öperken koklamayı;
Öperken beni koklayışından öğrendim.
…..
Ben, öperken koklamayı,
Senden öğrendim!..
———————————————————
Adını Süleyman koydum!
Malûm ki; eteğini, üzengisini öpebilmek için dünyanın en büyük krallarının yarıştığı bir cihan hakimi, Kânûnî…
…..
25 yaşında Osmanlı’nın 10’uncu padişahı, İslâm’ın 75’inci halifesi oluyor. Hükümdar olduğu 46 yıl içinde İran-Irak, Rodos ve Avrupa kıtasının hemen hemen her noktasına atının ayakları değiyor… Padişahın, bizzat ordusunun başında çıktığı seferlere "Sefer-i hümayûn" denir ya; Kânûnî de sefere çıkan askerlerinin tam 13 defa şahsen başında bulunup ordusuna kumanda ediyor. Bu mücadeleler sonucunda 6,5 milyon km. kare olan Osmanlı topraklarını tam 15 milyon km. kareye çıkarıyor. (778 bin km. kare civarında olan şimdiki topraklarımızın yaklaşık 20 misli…)
Onun ve devrinin büyüklüğü, zamanından günümüze kadar parıltısından hiçbir değer kaybetmemiş olan büyük isimlerle de hemen anlaşılır ki, bunlardan birkaçı; Zembilli Ali Efendi, Ebussuud Efendi, Sadrazam Pîrî Paşa, Kaptan-ı Derya Barbaros, Balı Bey, Mimar Sinan, şair Fuzulî, Bakî’dir. Böyle büyük isimler elbette büyük himayelerle çıkıyor.
Başka bir boyuttan bakarsak;
Akdeniz gibi bir büyük deryanın donanmasına neredeyse manevra alanı olduğu… Topraklarına sınırları ancak okyanusların çizebildiği bu hakimiyeti tam 46 yıl büyük bir başarıyla (hâlâ konuşulan ve dünyanın en büyük devletleri tarafından ders olarak incelenen bir adaletle) yöneten Sultan Kânûnî’nin bir ilginç özelliği de, bunca iş arasında; Kur’an-ı Kerîm’i tam 8 kere kendi eliyle yazmış olması…
…..
İsminin konulması da çok enteresan:
Müslüman Türklerin en büyük hükümdarı olarak kaydedilen Yavuz Sultan Selim Hân, huşû içinde Kur’an-ı Kerîm okurken kendisine bir oğlu olduğu haberi geliyor.
Sultan Selim Hân sadece başını kaldırıp;
"Adını Süleyman koydum!.." buyuruyor ve okumaya devam ediyor.
Kaynaklar şöyle diyor:
(Tam o anda okuduğu yer; Neml Suresi’nin 30. ayet-i kerîmesiydi… Ve oradaysa; "O muhakkak ki Süleyman’dandır ve O (mektubun ilk satırı) Bismillahirrahmanirrahim’dir…" yazıyordu…)
Gelinimiz var!..
Çook eski arkadaşım İbrahim (Yıldırım) görevli olarak Isparta’ya gitti…
S. D. Üniversitesi’nde ders verdiği sınıfta, köşemizin çook eski okuyucularından Antalyalı Serap ile karşılaştı.
Biri dedi ki; "Aa, sen onu tanıyor musun?.."
Diğeri de şöyle dedi:
"Aa, sen onu okuyor musun?.."
Böylece ikisi de anladı ki; Stop köşesinin en az iki okuyucusu vardır!..
İşin ilginci önce Serap yazdı bana işin ciddiye bindiğini…
Nerden mi icabetti şimdi bu muhabbet?..
Duymuyor musunuz; siz bu satırları okurken Antalya tarafından davul sesleri geliyor!.. Bugün, yani 6 Şubat Salı günü düğünleri oluyor.
Hadi dua edelim onlara.
Bu akşam da eski ortağım Naci (Aköz), gelin arabası içinde, babaannemin memleketi olan Üsküdar’a getirecek onları.
Hadi bakalım, hayırlısı…
Stop
Muammer Erkul
06 Şubat 2001 Salı