Panik atak belirtilerinden söz edildiğinde, bir "sobelenme" duygusu oluşuyor çoğu kimsede, neden dersiniz?.. Ve inadına, sanki ilgilenmez gibi görünseler bile, aslında zaman içinde ansızın hortlayabilecek (kendileri için yeni) örneklere dikmiş oluyorlar kulaklarını!.. (Dünkü yazı da, şimdi okuduğunuzun başıydı, okumayanlara tavsiye ederim.)
Bir küçük diken batar da, zamanla iltihap sarar ya çevresini, ve ateş yapar, sıkıntı yapar… Patlamaz-akıtılmazsa koyulaşır, kurur ve ele gelir ya hani her yoklayışta!..
Her ete diken batmasa da, işte buna benzeyen bir şey bu; yani yaşanan-görülen-duyulan-tahmin edilen olay-hikaye-hayal veya duygudan peydahlanan hissî bir dikenin çevresinin sarılmasıyla oluşan!..
Aslında çoğu kişi, hep; "şöyle bir şey hissediyorum, böyle bir şey hissediyorum"lar ile ifade etmeye çalışıyor rahatsızlığını… Ama bir küçücük tetiğin, büyük gümbürtüler koparacak silahın horozunu düşürmesi gibi; bu basit ve yavan ifadeler, aslında; insan içindeki muhtemel patlayışların ürkek izahları, ifadeleri bile değil; ancak ipuçları, şifreleridir!..
Bazı görüntü-ses-kelime-insan-duygu-mekan vesairenin ilgisiz zamanlarda tetiklediği bu paniklerin vücuda ve yaşantıya tesirleri ise akıl almaz boyutlara ulaşabiliyor…
Ve, sanki kilometrelerce kısmı parça parça toprağa göçmüş bir asfalttaki yolculuğun inkıtaı gibi hayatın seyrinde ve düzeninde de kesilmeler, aksamalar oluyor ki, bu da korkunç kayıpları sürüklüyor peşinden!..
Bu; binlerce insanın iş verimsizliği, zaman israfı, ve hayat kalitesizliği demektir… Ki bir süre sonra; "yazık" kelimesine bile sığmayacak harabeler bırakıyor her bir ferdin arkasında!..
Yani, normal görünseler bile çeşitli anormallikler hissederek dolaşıyor pek çok insan, kalabalıklar arasında…
Ve bir kıtır bisküvinin yumuşaması gibi, "nem" sarmış oluyor bütün dokularını…
Kendilerinin bile bilemediği bir şeyi-hissi başka insanlara nasıl anlatabilir ki insanlar; üstelik ilk birkaç teşebbüslerinde bir de alay edildiyse kendileriyle!..
Bu hal, gözü bozulanların şaşkınlığına benziyor…
"Aaa, sen oradaki yazıyı okuyabiliyor muydun?.."
Bir kimse, ancak başkalarıyla kıyasladığı zaman farkına varıyor (kendindeki) pek çok tuhaflığın… Haziran ayında elektrik sobası yakan biri, kendisine gülenler olduğu zaman anlıyor, diğerlerinin üşümediğini!..
Adam, öyle bir rüya görür ki, bütün duygularıyla; "yapışır" hatta,,, ama hiçbir zaman, embriyon oluşmaz!.. Yani sen, her ne yaşadığını sansan da; his, farklıdır gerçekten… Dedik ya; insanın beyni, sanki o korkulan şey oluyormuş gibi salgı üretince-sinyal gönderince beden ve duygular da sanki o korkulanı yaşıyor gibi tepki veriyor!..
Durup dururken (sanki suya sokulmuş gibi) boğuluyor olmayı (hissi) kim ister ki?.. Hava alamama, nefessiz kalma korkusunu yakından tanır panik atağı olan çoğu kişi… Bu veya başka bir paniğin atağına bağlı olarak nabzı, nefesi, vücut ısısı, dolayısıyla tansiyonu oynayan, başı dönüp, gözü kararıp; yığılma, bayılma ve akabinde de ölüm zamanının çok yakın olduğunu hisseden kimseden nasıl sağlıklı bir kişinin verimini ve neşesini beklersin?..
(Bu konunun bu kadar açılacağını sanmamıştım, bugün de bitiremedik..)
Stop
Muammer Erkul
23 Ocak 2003 Perşembe